Dolardaki artış yerini gerilemeye bıraktı, kur etkisi de tersine döndü

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Doların 2014 ve 2015 yıllarında hemen hemen tüm paralar karşısında değer kazanması, dolar cinsinden ifade edilen değerlerin düşük görünmesi sonucunu doğurmuştu. Bu sayede dış borçtaki artış da daha düşük görünüyordu. 

Önce kur farkına ilişkin basit bir örnek verelim, sonra hesaplamanın gerçekte nasıl yapıldığına değinelim. 

2014 sonunda 100 euro borç olduğunu varsayalım. Söz konusu tarihte euro/dolar paritesi de 1.22 olsun, ki öyleydi. Bu durumda 100 euroluk borç, 122 dolar demektir. 2015 sonuna geldik, borç 100 eurodan 110 euroya çıktı, ama parite 1.09'a geriledi. Şu durumda 110 euroluk borcun karşılığı 120 dolardır. Aslında borç arttığı halde, paritede dolar lehine olan değişimden ötürü sanki borçta bir azalma var gibi bir tablo ortaya çıkmıştır.

Bunu basit bir örnek olarak verdik. Aslında kur farkı hesaplaması gerçekte böyle yapılmıyor. 2014 sonunda 100 euro olan borç, 2015 sonunda da aynı kalmış gibi varsayılarak dolar karşılığındaki değişim bulunuyor. Yani "2014 sonunda 100 euro düzeyinde olan borcun bu tarihte 122 dolar olan karşılığı, 2015 sonunda, o tarihteki pariteyle neye denk geliyor", bu hesaplanıyor. Bu hesaplama da bizi 100 euronun 2015 sonundaki karşılığı olarak 1.09'luk kurdan 109 dolara götürüyor. Buna göre, kur farkı negatif 13 dolar (122-109) olarak bulunuyor.

Katkı olumsuz etkiye dönüştü

Girişte de belirttik, dolar 2014 ve 2015 yıllarında neredeyse tüm paralara karşı değer kazandı ve bu da dış borcun az artmış gibi görünmesini sağladı. Kur farkından özel sektörün dış borcuna gelen katkı 2014 ve 2015 yılları toplamında 20 milyar dolara yaklaştı.

İşte kur farkı katkısı bu yıl tersine döndü; katkı, yerini olumsuz etkiye bıraktı. Bu durum şubat ayında belirginleşti. Merkez Bankası verilerine göre, özel sektörün yurt dışından sağladığı kredilerde ocak ayında yine kur katkısı vardı. Bu krediler, parite etkisiyle ocak ayında 380 milyon dolar daha düşük göründü. Ne var ki, şubatla birlikte durum tersine döndü. Şubat ayında parite etkisi uzun vadeli dış borcun 1.1 milyar dolara yakın daha yüksek görünmesine yol açtı.

Özel sektörün yurtdışından sağladığı kısa vadeli dış borçlarda ise ocak ayında 101.7 milyon dolarlık bir parite katkısı söz konusu olmuştu. Uzun vadelilerde olduğu gibi kısa vadelilerde de şubat ayında tersi yaşandı ve parite etkisi borcun 128.8 milyon dolar daha fazla görünmesi sonucunu verdi.

Aslında kısa vadelilerde tüm borç için parite etkisi hesaplama şansına sahip değiliz. Biraz önce aktardığımız rakamlar, yalnızca yurtdışından sağlanan borçlarla ilgili, bu ayrıntıya vurgu yapmak gerek.

Borç 285 milyar

Özel sektörün toplam dış borcu şubat sonu itibariyle 250.5 milyar doları yurtdışından sağlanan, 34.7 milyar doları da yurtiçi yükümlüklerden oluşmak üzere 285.2 milyar dolar düzeyinde bulunuyor. Borç, şubat ayında 1.5 milyar, ilk iki ayda 1.6 milyar dolar arttı. 

Ancak şubattaki 1.5 milyar dolarlık artışın 1.2 milyar doları kur farkından kaynaklandı. İlk iki aydaki 1.6 milyar dolarlık yükselişte ise kur farkı artış yönünde 709 milyon dolarlık etkide bulundu. 

Kısa vadeliden uzun vadeliye

İlk iki aylık dönemde özel sektörün kısa vadeli dış borcunda 1.1 milyar dolarlık azalma görüldü. Buna karşılık uzun vadeli dış borçta 1.6 milyar dolarlık artış var. 

Kısa vadeli dış borçtaki yükümlülüklerin fazla olmasından ötürü vadeyi çok artırarak bir yılın ötesine taşımak ve bu yükümlülükleri azaltmak isteğiyle hareket edildiği biliniyor. Bu da, kısa vadeden uzun vadeye doğru bir kayma olduğu izlenimi uyandırıyor. 

Bunun ötesinde bu yıl özellikle kur farkı uzun vadeli kredileri çok daha belirgin bir şekilde yukarı itmiş durumda. Bu da uzun vadeli kredilerde ve bu kredilerin toplam payında artış yaşanması sonucunu doğuruyor.

Herkes temkinli

Ama bir gerçek var ki, sütten ağzı yanan tüm kesimler, artık yoğurdu üflüyor. Kimse öyle eskisi gibi dış borca sarılmak durumda değil, daha temkinli hareket ediliyor. Tabii ki bunda uluslararası alanda dövizin eskisi kadar bol olmaması ve FED'in bir süre öncesine göre etkisi zayıflamakla birlikte faiz artıracağı gerçeğinin yarattığı tedirginlik de var. Bu faiz artırımının kurları yukarı iteceği endişesi yurtdışından borçlanmak isteyenleri frenleyen bir etki yapıyor. Ellerinde fon bulunduranlar ise bizim gibi ülkelere borç verme konusunda biraz beklemeyi tercih ediyor. 

İşte bu yüzden de bu yıl ne paritede geçen iki yıldaki kadar hızlı ve keskin hareketler görülmesi bekleniyor, ne de uluslararası alanda likiditenin eskisi kadar bol olacağı ve büyük tutarlı fon akımı yaşanacağı tahmin ediliyor. Bu anlamda tüm dünyayı daha durağan bir yıl bekliyor gibi görünüyor.    

catsalaaat.jpg

 

 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar