Dolarcılar mı, eurocular mı?
Artık sağır sultanın da bildiği üzere euronun hem USD’ye hem de diğer çaprazlara karşı güçlenmesinin nedeni Avrupa’da faizin bundan 2 hafta önce beklenene göre çok daha az ve yavaş bir şekilde düşmesi oldu.
Çünkü Avrupa’da daha önce hiç hesapta olmayan bir destek paketi ortaya çıktı. ABD de ise faizin hızla düşmesini isteyen ama merkez bankasıyla ters düşmüş imajı vermek istemeyen bir Trump yönetimi, bütün hızıyla teamüllerin oldukça dışında olan yaklaşımlarıyla hükümeti yönetmeye devam ediyor. Bunun sonucunda ABD’de faiz konusu uzun ince bir yola dönüştü.
Fakat USD hikayesinin bundan başka bir yönü daha ortaya çıkıyor yavaş yavaş. Sebebi yukarıda bahsi geçen sarışın ve arkadaşları olmak kaydıyla, dünyanın dört bir yanından yatırımcılar bundan önceki on yıllarda olduğu gibi yatırımın güçlü kalesi olarak artık Amerikan şirketlerini görmüyorlar – en azından bir süreliğine.
Çünkü ekstra gümrük vergileri, ABD şirketlerinin kâr marjlarına zarar verecek gibi görünürken son derece büyük bir destek paketinin çıkarılacağı Avrupa – ki yakın zamana kadar ‘’bitik kıta’’ olarak görülüyordu – bir anda yatırımcıların gözdesi oldu. Böylece yeni bir tema ortaya atılmış oldu, ama en eski dinamiğe dayanıyor; para neredeyse yatırım da orada… Bu açıdan bakınca 2025 için en güçlü potansiyel vaat eden hisse senedi piyasaları Avrupa gibi gözüküyor. Nitekim Avrupa EFT’lerine giren para akışını incelemek için Covid başına kadar gidip baktığımda, o zamandan bu zamana olan aylık girişlerden daha fazla giriş son 2 ayda olmuş. Yani herkes trene bir vagondan atlamaya çalışıyor.
Hal böyle olunca da para Avrupa varlıklarına gitmek için önce USD’den çıkıp euroya dönüşmeli. Sonuç? Bu sene daha güçlü euro, daha zayıf USD kaçınılmaz.
Hisse yatırımcısı yönünü değiştiriyor
…Derken 3 senedir okuduğum bir masal bu sene hayat bulacak gibi oldu ve Avrupa’nın hikâyesinin yanına bir yenisi yazılmaya başlandı; Çin! Valla bu sene 3. senedir ki Çin hisseleri hükümetin açıklayacağı destek paketleriyle iyi olacak düşüncesini söylüyorum. Sonunda oluyor. Eh, bozuk saat de günde iki kere doğru gösterir…
Yalnız Çin hikâyesinde paritenin bence pek yeri yok. Bu tamamıyla Çin hükümetinin genişlemeci ve destekleyici, harcamaya yönelik politikalarına dayanıyor. Bir de üstüne yakın zamana kadar haksız yere çok baskı altında kalan Çinli teknoloji hisselerinin üzerindeki yük kalkınca, orada büyük bir potansiyel serbest kalmış oldu. Piyasa hali hazırda biraz gitmiş olmasına rağmen daha işin başındaymışız gibi gözüküyor.
Powell’ın yerinde olmak ister miydiniz?
Âdettendir, Fed haftasında Fed’den de bahsetmek gerek. Öncelikle, bu toplantıda faizde değişiklik olmayacaktır ama 3 aylık projeksiyonlar ve dolayısıyla noktasal grafik çok önemli olacak. Büyük ihtimalle büyüme beklentisini Atlanta Fed kadar olmasa da komite üyeleri de aşağı çekecektir. Enflasyon beklentileri ise yukarı revize edilebilir ama bundan çok emin olamıyorum. Belki bir sonraki 3 aylığa kalabilir bu konu. Oysa ne güzel geçen hafta açıklanan ÜFE ve TÜFE her kalemde düşük gelmişti.
Aslına bakarsanız Powell ve diğer başkanların her zaman işaret ettiği önemli bir konu var, tek veriye değil, verilerin trendine bakıyorlar. Enflasyon trendine bakarsak ki bunu 3 kalemde takip ediyorum; manşet enflasyon, çekirdek enflasyon ve kişisel tüketim harcamaları endeksi. Söylene göre Fed son ikisine çok önem veriyor. Fark etmez, üçü de belirgin bir şekilde aşağı gelmeye devam ediyor. Ama işte çılgın adam öyle bir belirsizlik yarattı ki Fed bile neye karar vereceğini şaşırmış durumda. Şimdi verilerin trendi aşağı deyip faiz indirse sonra enflasyon gümrük vergilerinden dolayı artsa yandı gülüm keten helva. Belirsizlik nedeniyle faizi indirmese ama trend aşağı devam etse bu sefer yine geç kalan bir merkez bankası olacak. Trump ve ekibiyle kavga kıyamet de cabası… Zor dostum zor!
Hikâye bir yana; büyük resimde faizin aşağı geleceğine ikna olmuş durumdayım. Ama tren o durağa gelene kadar çok köprü, çok tünel geçecek ve yol çok kolay olmayacak.