Dolara rağmen riskli piyasalara ilgi var
Türkiye ekonomisi 2016’da badireler yaşadı. Yılbaşında Rusya ile kriz vardı. İlişkiler yıl ortasında düzelmeye başlasa da, yaşananlar bu seneki ekonomik performansımızı fazlasıyla etkiledi. Temmuzda darbe girişimi yaşandı. Eylül ayında kredi notumuz indirildi. Bundan sonra belirsizliği daha fazla artıracak unsur ne olabilir derken, başkanlık tartışması önümüze geldi. Başkanlık referandumu öncesi çalışmalar seçim atmosferinde olacak. Sert tartışmalar, karşılıklı suçlamalar göreceğiz. Ek olarak, Fitch’in Türkiye ile ilgili not kararı önümüzdeki dönemde gelebilir. En azından Fitch tarafında yatırım yapılabilir seviyede kalmalıyız. Bir kredi derecelendirme kuruluşundan yatırım yapılabilir seviyeye çıkmaya çalışmakla, iki kurumdan bu notu kazanmaya çalışmak arasında moral ve zaman açısından fark olur. Sonuç olarak kredi notu yatırım yapılabilir seviyenin altında olan ülkeden beklentiler artar.
İçerideki gelişmeler yatırımcıları karamsarlığa itebilir. Ancak Türk finansal varlıkları açısından dünya ekonomisi ve global piyasalardaki hava da önemlidir. Türkiye gibi gelişen ülkelerin piyasaları üzerinde Amerikan Dolarının performansı belirleyici oluyor. Doların çok güçlendiği dönemlerde bizim gibi ülkeler zorlanıyor. 1971’de altın standardı, yani doların değerinin belli ağırlıkta altının değerine bağlandığı parasal sistem sona erdi. 1971’den beri üçüncü kez dolar çağı yaşanıyor. Daha önce Ronald Reagan ve Bill Clinton dönemlerinde dolar çağı yaşanmıştı. Obama’nın ikinci döneminde de dolar devri yaşanıyor. Dolar Endeksi, bu yılın şubat ayından üç hafta öncesine kadar bir bant içinde hareket etti. Fed’den aralık ayında faiz artırımı gelme olasılığının hızla yükselmesiyle, Dolar Endeksi bu hafta sekiz ayın zirvesine çıktı. Aslında böyle bir ortamda, gelişen ülke varlıklarına olan ilgini azalması beklenir. Tabii sadece bu gruptaki ülkelerin varlıklarına değil, yüksek getirili ve riskli finansal varlıklara olan ilgi de düşebilir. Ancak dolar son dönemde kuvvetlenmesine rağmen, riskli şirketlerin tahvillerinin oluşturduğu endeks bu hafta 2016’nın zirvesine çıktı. Hatta bu seviye Ağustos 2015’ten beri endeksin gördüğü en iyi seviyedir. Dolar faizlerinin ve doların değerinin artması, çok düşük faize sahip olan euronun ‘‘carry trade’’ stratejisinde daha fazla kullanılmasına yol açar. Fonlar bu stratejide düşük faize sahip para biriminden borçlanıp, yüksek faize sahip finansal varlıklara yatırım yapıyor. Dünya ekonomisi ve küresel piyasalar için negatif senaryolar yazılıyor. Fakat fonlar getiri peşinde koşuyorlar. Büyük fonların son yıllarda parlak bir performansı yok. Türk tahvillerinin mevcut getirisi dünya standardında iyi sayılır. Kredi notumuz indirildiği için Türk varlıklarından çıkmak zorunda olan bazı emeklilik fonları var. Hedge fonların böyle bir zorunluluğu yok. Türkiye’nin sunduğu bu getirilerle yine gelirler.
Moody’s sonrasındaki para çıkışının henüz bitmediğini düşünüyorum. Diğer taraftan Türkiye’ye yatırım yapmayı düşünen yabancı fonların olduğunu da biliyorum. Burada önemli olan, yatırım miktarının, para çıkışının ne kadarını karşılayacağıdır. Suriye ve Irak’taki pozisyonumuzu, olası yapısal reformları, hatta palyatif çözümleri bile yabancı yatırımcılara iyi anlatmamız gerekiyor. Yeni hikayeler sunmak lazım. Dünya piyasalarında dalgalanmalar her zaman olur. Sıcak paranın Türkiye’den vazgeçecek hali yok. Yeter ki kendimizi iyi anlatalım, yeter ki dünya piyasaları bozulmasın.