Dolar kuru için VIX değil, faiz ayarı lazım
Finansal piyasalarda bu yıl sert fiyat hareketlerinin olacağı anlaşılıyor. Yılın ilk işlem günleri bunun sinyalini veriyor. Fed ve Çin, gelişen ülke piyasaları açısından önemli dış faktörler. Önümüzdeki günlerde Çin’i daha fazla konuşabiliriz. Kore ve Tayvan gibi 2016’da iyi performans göstereceği düşünülen ülkelerin endeksleri ve para birimleri bile pazartesi günü Çin piyasalarıyla birlikte yerle bir oldu. Bu iki ülkenin imalat PMI rakamları 10 ayın zirvesinde olmasına rağmen, Çin rüzgarı her şeyi dağıttı. Küresel yatırımcılar 2016’da portföy oluştururken kılı kırk yaracaklar.
Türkiye’de ekonomi önem sıralamasında alt sırada yer alıyor. 2015’te seçimler ve iç güvenlik konuları öndeydi. 2016’da iç güvenliğin yanına dış politika geldi. Jeopolitik riskler sürekli artıyor. Rusya ile gerginlik sürüyor. Suriye’de farklı bir dünya savaşı yaşanıyor. Burada biz de tarafız. Suudi Arabistan- İran krizi bizi içine çekiyor. Gündemi bu konular meşgul ediyor. Uzun süredir konuşulan yapısal reformlar başka bir bahara kalmış gibi gözüküyor. Küresel piyasalardaki hengame sürecek. Bunun da iç piyasalara yansıması olacak. Bu konjonktürde yapısal reform yapılmaz. 2004-2007 ve 2010-2011 dönemlerine benzer bir ortam yok. O dönemlerde Türkiye ekonomisinin performansı iyiydi. 2010 ve 2011 yıllarında küresel piyasalarda likidite boldu. Üzülerek söylüyorum ama bu sene sıcak paraya her zamankinden çok ihtiyacımız var. Dış tasarrufları Türkiye’ye nasıl çekeceğimizi düşünmek gerekiyor. 2015’te gelişen ülke fonlarından çıkan sermaye yaklaşık 73 milyar dolar olmuş. 2008’de, küresel finans sisteminin çökme noktasına geldiği dönemde bile gelişen ülke fonlarından sermaye çıkışı 39 milyar dolardı. Bizde hala, ‘‘Borsa endeksi niçin bu kadar düştü’’ mevzusu tartışılıyor. Amerikan tahvilleri ağırlıklı, enflasyona endeksli tahvil ve küresel hisse senetlerini içeren bir portföy bile 2015’te pozitif getiri sağlamadı. Emtialar çöktü. Yatırımcılarda hala tedirginlik var. TL cinsi varlıkların, 2016’da global bir portföyün içinde yer bulması için farklı gelişmelerin olması lazım. Bazı açılardan bu şansımız da var. Örneğin, 2016’da büyüme beklentinin üzerinde bir performans gösterebilir. Asgari ücretteki artış, tüketim eğilimi yüksek olan kesimi ilgilendiriyor. Toplam talep artabilir. Bu durumda büyüme yukarı yönlü bir sürpriz yapabilir. Asgari ücretteki artış bütçede bir sıkıntı da yaratmayabilir. SGK primlerindeki ve vergilerdeki artış, kamunun yapacağı harcamayı dengeleyebilir. Mali disiplinin önemi ekonomi yönetimi tarafından sıkça vurgulanıyor. Bu konuda geri adım atılmamış olacak. AB ile ilişkilerimizin düzelme sürecine girmesi olumludur. Önemli ticari pazarımız olan euro bölgesi de toparlanıyor.
Para politikası açısından umutlar azalıyor. Merkez’i konuşmaktan bitap düştük. Çekirdek enflasyon yüzde 9.5’e yükseldi. Biz korku endeksi olarak da bilinen volatilite endeksi VIX ve yatırım bankası Merrill Lynch’in yayımladığı oynaklık endeksini takip ediyoruz. Para politikasının sadeleştirilmesi ve faiz artırımı konularındaki kriter piyasa oynaklık göstergeleri midir? Bir iktisat hocası üniversitede Para Politikası dersini verirken, bundan sonra öğrencilerine bunu mu öğretecek? Doktora tezini opsiyonlar ve volatilite konuları üzerine yazmış birisi olarak, Merkez’in majör oynaklık ölçüsü olarak kullandığı endeks VIX’in piyasaların yönüyle ilgili pek bilgi vermediğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Enflasyonun kontrol altına alınması için, döviz kurunun artmaması veya dengelenmesi gerekiyor. Kurun kontrol edilmesi için oynaklık endekslerine değil, ciddi bir faiz politikasına ihtiyaç var. Görünen o ki, enflasyon yükseldikçe, TCMB’den bağımsız olarak piyasa kendi faiz ayarlamasını yapacak. Olan da Merkez’in kredibilitesine olacak.