Dolar, dolar, taşar mı?
Murat Berk-Yapı Kredi Yatırım
Tahmin ettiğimiz gibi, yılın başlarından bu yana sıkça bahsettiğimiz reflasyon teması yakın zamanda beklediğimiz bir kanaldan (dolardan) baskı ile karşılaştı.
Hatırlatmak gerekirse, en basitleştirilmiş ve güncel ortama uygun haliyle, yatırım teması olarak reflasyon (bizce) ABD dolarının değer kaybıyla birlikte, hisse senedi ve emtia piyasalarının eşzamanlı olarak yükselmesi şeklinde özetlenebilir.
Çoğu ekonomik gösterge, ekonomilerdeki toparlanmanın V şeklinden ziyade, U tipi olacağını düşündürüyorsa da bazı piyasalar bir sonraki küresel yatırım temasının enflasyon korkusu kaynaklı (re-enflasyon) olabileceğini düşündürmeye devam ediyor.
Temel anlamda enflasyon korkusunun gerçeklik kazanmasının önündeki engelleri, üretim ve istihdamdaki sert düşüşler ile oluşan atıl kapasite ve talebin uzunca bir süre zayıf kalabileceği olasılığı oluşturuyor.
Fakat daha önce de bahsettiğimiz gibi, burada belki de akılda tutulması gereken, bir yatırım temasının belirli bir süre piyasada kabul görmesinin illaki küresel ekonominin uzun vadeli temellerinde ciddi bir görünüm değişikliği gerektirmemesidir.
Piyasalarda algılamaların ve psikolojinin, ekonomilerin temel görünümlerinden ayrışabildiğinin ve uç noktalara gidebildiğinin ilginç örnekleri tarihte çok. Aklımıza gelen örneklerden biri, 2008'in ilk yarısında gördüğümüz, dünyada emtia kıtlığı yaşanabilir görüşleriyle, tüm emtialar ve özellikle petrol inanılması güç yükselişler yaşamıştı ve (aralarında bizim de bulunduğumuz) nispeten az kişiye göre bir köpük durumunu almıştı. Geçen yılın ikinci yarısında ise bu tema yerini deflasyon korkusuna bıraktı ve örneğin petrol fiyatları 180 dolar civarından 30 küsür seviyelerine kadar geriledi.
Başka bir örnek ise daha güncel. Hatırlanacak olursa, kötümser yorumların tepe yaptığı Şubat sonu-Mart başı döneminde hisse senedi piyasaları aslında kısa-orta vadeli bir dip yapıyordu.
Bu kötümser görüşlerin doruk noktalarda dolaştığı Şubat sonlarında biz, ekonomilerin kötüleşme hızındaki yavaşlama sinyalleriyle birlikte küresel hisse senetleri borsalarında ciddi bir yükselişin başlayabileceğini öne sürmüştük.
Mart başlarında küresel borsalarda başlayan bu yükselişler, neredeyse kesintisiz gerçekleşti ve tarihi olarak da en keskin rallilerden biri halini aldı.
Bu yükseliş ile birlikte yapılan yorumlar da değişti ve aşırı kötümserliğin yerini iyimserlik aldı. Bu yaşanan yükselişler aslında normalde birbiriyle pek alakalı olmayan varlık fiyatlarında gerçekleşmiş olması da, son 3 aydır yaşadığımızın toptan bir küresel risk alma hareketi olduğunu düşündürüyordu.
Genelde bu fiyat hareketlerinin ekonomilerin uzun vadeli temellerindeki aynı oranda değişimlerle açıklanması bizce zor. Daha mantıklı gibi görünen açıklama ise bizce algılama, finansal para akımları, portföy yöneticilerinin performans baskısı gibi sebepler ile ilgili.
Bu bağlamda, Çin, Rusya ve Brezilya kaynaklı ABD dolarına ve tahvillerine yönelik haberlerin birçok yorumcu açısından ABD doları için bardağı taşıran damla olabileceği beklentisine rağmen doların kısa vadeli istikrar kazanmış olması süpriz gibi duruyor olsa da yukarıdaki örnekler düşünüldüğünde çok da şaşırtıcı olmamalı. Bu noktada, uzun zamandır bahsettiğimiz reflasyon temasının kısmen zayıf dolardan kaynaklandığı ve doların değer kazanmasının hisse senetleri ve emtia piyasalarını olumsuz etkileme potansiyeli olduğuna tekrar dikkat çekiyoruz.