Dolar daha da artar mı; grafikteki yengeç 'Hayır' diyor!
Uzun süre 3.50'lerde salınan, hatta zaman zaman bu düzeyin bile altına inen dolar kuru dün yeniden hız kazandı ve 3.60'ı gördü. Aklımıza hemen ocak ayındaki o hızlı artış ve 4'e yaklaşan düzey geliverdi.
Dolar bu hızla yine 4'ü zorlar mı; bu irdelenmeye, tahmin edilmeye çalışılıyor şimdi.
Haziranda enflasyon gerilemiş, işlerin daha da iyiye gideceği umudu artmışken, keyfimizi kaçıran bu kur artışı da ne ola ki!
Aslında bu artışta biz masum sayılırız. Biliyoruz ki kendi ayağımıza kurşun sıkmakta, durup dururken içeride bir takım sorunlar yaratarak kuru yukarı itmekte üstümüze yok. Ama bu sefer öyle değil. Doların ana vatanından, ABD'den gelen haberler kurdaki bu artışın temel nedeni. ABD hapşırdı mı bizim yataklara düşmemize ramak kalıyor zaten, bazen düşüyoruz da... Dolayısıyla bu kur artışının tek teselli bulunacak yönü, bizim attığımız bir adımdan kaynaklanmıyor oluşu.
Ama bu durum, artışın ceremesini çekmeyeceğimiz anlamına gelmez tabii ki. Son birkaç günde ortaya çıkan ve dün yoğunlaşan artış kalıcı olursa ilk etkiyi temmuz enflasyonunda görüveririz.
Peki normal koşullarda ne olur; dış etkenler çok çok ağır basmazsa eğer, TL daha da değer yitirir mi, yoksa değer kazanma eğilimi mi ağır basar? Son birkaç günün hareketi dışında aslında üstünde durulması gereken temel konu budur.
Yön aşağı doğru
Merkez Bankası'nın Türkiye'nin dış ticaret yaptığı ülkelerin para birimlerini esas almak suretiyle 2003 yılını 100 kabul ederek hesapladığı reel efektif döviz kuru endeksi, TL'nin yaklaşık 15 yılda en düşük düzeye bu yıl indiğini gösteriyor.
2003 yılı ortalaması 100 olan endeks, bu yıl ocakta 87.54'e geriledi. Şubatı 88.75, martı 89.37, nisanı 90.21, mayısı 91.47, haziranı ise 91.38 ile geçtik. İlk altı ayın ortalaması 89.79 ve daha önce hiç bu düzey görülmedi.
Yani Türk parası, son 15 yılın en değersiz konumunda bulunuyor. Bu demek değil ki ilk altı ay ortalamasında yaklaşık 90 olan endeks daha da aşağılara gitmez. Elbette bu olabilir.
Ama grafikteki "reel kur-dolar kuru" makasının 2014 yılından itibaren nasıl hızla açıldığını ve bu açılmanın bu yıl nasıl birden durduğunu dikkate almak gerek. Yine altını çizelim; ara ara son günlerdeki gibi yükselişler, hele dünkü gibi hızlı tırmanışlar görebiliriz; biz genel eğilimin yönünden söz ediyoruz.
Bu da bize Türk parasının değer kaybının bundan sonra çok hızlı olmayacağı yönünde işaretler veriyor.
Nominal artış yanıltmamalı
Reel efektif kur endeksi TL'nin yalnızca dolara karşı değişimini hesaplıyor olsa reel endeksle TL'nin zıt yönlerde seyrediyor olması zaten gayet normal; aksi düşünülemez. Ama reel kur endeksi çok sayıda para üstünden ve ilgili ülkelerin Türkiye'nin dış ticaretindeki ağırlıkları dikkate alınmak suretiyle hesaplanıyor. Bu hesaplamada ayrıca hem Türkiye'deki, hem ilgili ülkelerdeki enflasyon da göz önünde bulunduruluyor.
Türkiye'de yılın ikinci yarısında ilk yarıdaki kadar olmasa da görece yüksek bir enflasyon yaşanması normal. Dolayısıyla dolarda en azında bu enflasyon paralelinde bir artış beklenmeli. Yani örneğin dolar 3.5 liradan yüzde 4 artışla yıl sonunda 3.64'e çıkmışsa, bu dönemdeki enflasyon da yüzde 4 olmuşsa, bu durumda kurda gerçek anlamda bir artış yaşandığından zaten söz edilemez. (ABD'deki enflasyonu göz ardı ediyoruz.) Bu, zaten olması gereken bir durumdur, reel artış yok demektir.
Yengeç ağzını kapatıyor mu?
Dolar bu yıl ocak ayında ortalama 3.79 düzeyinde oluşmuştu ve o ay reel efektif döviz kuru endeksi biraz önce de belirttiğimiz gibi 87.54 ile şimdiye kadarki en düşük düzeye inmişti. Yazımız ekindeki grafikte kur tırmanırken, reel kur endeksi dibe doğru gidiyor gibiydi. Yengeç ağzını adeta tümüyle açmıştı.
Oysa şimdi haziran verilerine bakıyoruz; yengeç ağzını biraz olsun kapatmış. Temmuzla birlikte bu eğilim nasıl değişir, zamanla göreceğiz. Ama aradaki makas daha da açılmayacak, belirgin bir kapanma görmesek bile bu durum korunacak gibi...