Doğum hızı kadın evde oturursa mı işte çalışırsa mı artar?
Uluslararası Para Fonu (IMF) “Asya’da kadın işgücüne katılım oranını ne yükseltir?” başlıklı bir rapor yayınladı. Rapor, Japonya ile Güney Kore’de kadın işgücüne katılım oranını yükseltmek için neler yapılması gerektiğini tartışıyor. Düşük olduğundan şikayet edilen yükseltmek için raporlar hazırlanan kadın işgücüne katılım oranı Japonya’da yüzde 65 (2013), Güney Kore’de ise yüzde 55 (2012) düzeyinde. Türkiye’de bu oranın sadece yüzde 30.3 (2014) olduğunu düşünürsek ne kadar acınacak bir halde olduğumuz da ortaya çıkıyor.
Konu Türkiye’de de sıcak bir tartışma konusu olduğu için rapora ve önerilerine bakmakta yarar var. Güney Kore ve Japonya ile kadın istihdamında dünyanın en iyileri olan Norveç ve Finlandiya’nın verilerini, eğilimlerini ve yasal düzenlemelerini karşılaştırarak hazırlanan rapordaki en önemli tesbitler şöyle özetlenebilir:
•Kadınların bir işte çalışması doğum yapmada caydırıcı bir etki yaratmıyor, tam tersine doğum hızını artırıyor. Hem Asya ülkelerinin verileri, hem de Kuzey ülkelerinin verileri kadın istihdamındaki artışın, doğum hızını olumlu yönde etkilediğini kanıtlıyor.
• Kadınların doğum hızı ile ücreti tatminkar, güvenceli ve tam zamanlı düzenli bir itşe çalışma oranları arasında doğru orantı var. Ancak kadınlar düzensiz işlerde çalışıyorlarda ilişki ters orantıya dönüyor. Yarı zamanlı, düşük ücretli, sosyal güvencesiz, yevmiyeli düzensiz işlerde çalışan kadınlar arasında doğum hızı daha düşük.
• Kadın ile erkek arasındaki ücret farkının artması, kadınların işgücüne katılımını da doğum oranını da düşürüyor. Ücret farkının artması, aynı zamanda çalışan kadınlar arasında da düşük ücretli, kayıtdışı, güvencesiz ve düzensiz işlerde çalışma oranını yükseltiyor.
• Yüksek öğrenim kadınların işgücüne katılımını genelde olumlu etkiliyor. Ama örneğin Japonya’da yüksek öğrenim mezunu kadın oranı çok yüksek olmasına karşın üniversite mezunu kadın istihdam oranı yine düşük. Bu durum kadın istihdamını artırmada diğer faktörlerin eğitimden daha etkili olduğuna işaret ediyor.
• Kadın istihdamı ve doğum hızını artırmada kadınlara hamilelik ve doğum sonrası çocuk bakımında sağlanan imkan ve yardımların çok büyük önemi var. Doğum sonrasında bebeklerine bakmak için ihtiyaç duydukları süre kadar ücretli izin imkanı sağlanması ve/veya bebek bakımı için maddi destek verilmesi gerekiyor. Bebeğine bakmak için izin alan kadının sonrasında kariyerine aynı pozisyon ve sosyal haklarla devam etme imkanı gerekiyor. Uygulamanın ailenin tercihine göre düzenlenmesine imkan sağlayan esneklikte olması de olumlu bir faktör.
• Kreş, ana okulu ve ortaokul çağı dahil okul sonrası çocuk bakım hizmetlerinin yaygın ve yeterli ölçüde sağlanması da etkili çözümler.
• Babaların çocuk bakımında eşit ölçüde sorumluluk yüklenmeleri de önemli bir faktör. Bunu kolaylaştırmak için ücretli doğum ve bebek bakım izni gibi yasal düzenlemelere de ihtiyaç var. Babaların çocuk bakımında eşit sorumluluk almasının, birden fazla çocuk yapma eğilimini ciddi ölçüde desteklediği tesbit ediliyor.
• Doğum ve çocuk başına ailelere verilen maddi ve parasal destekler, sanıldığının aksine istihdama katılımı ve doğumları artırmaya pek fazla hizmet etmiyor. Hata tam tersi sonuç da doğurabiliyor. Japonya ve Kore’de çocuk yardımları, kadınların işgücüne katılımını olumsuz etkiliyor. Kuzey ülkelerinde ise düzensiz işlerde çalışan kadınlar arasında işgücüne katılımı azaltıyor, düzenli işte çalışanlarda artırıyor. Ama düzensiz işlerde çalışan kadınlarda ortaya çıkan olumsuz etki, düzenli işlerde çalışan kadınlardaki olumlu etkiden daha yüksek olduğu için net etki negatif yönde.
Bu rapordan da bir kez daha görüyoruz ki Türkiye’nin çözümü de kadınları çalışma hayatına çeken, tatminkar ve güvenceli bir iş ortamı getiren düzenlemeler yapmakta; kadınları eve kapanmaya teşvik etmekte değil.