"Doğruyu söyle, doğru bildiğini değil..."
Şimdi pek fazla görüşmediğim bir dostum vardı. Sürekli olarak başkalarını eleştirirdi. Ara sıra bana da kafayı takardı. Sonra da "ben doğruyu söylerim Hoca" derdi. Hep tebessüm ederdim.
Bir gün yine böyle konuşmaya başlayınca "bak arkadaş, sen doğruyu söylemiyorsun, doğru bildiğini söylüyorsun" diye çıkıştım. Birşey diyemedi. Akıl denilen makine o sırada kısa devre yaptı muhtemelen.
Birçok insan hafta sonu merak edip okuduğu ilgilendiği konuları, pazartesi üzerinde ihtisas yapmış gibi anlattığı için, Türkiye'de yukarıda bahsettiğim duruma sıkça rastlanmaktadır. Özellikle Osmanlı tarihinden, tartışma programlarına kadar televizyonda bahsedilenleri "mutlak doğru" olarak kabul eden büyük bir halk kitlesi olduğunu unutmayalım.
Aynı durum büyüme rakamlarıyla ilgili de yaşandı. Pazartesi 10:00 gibi açıklanan üçüncü çeyrek rakamları ile ilgili beklentiler şöyleydi: % 0.5'ten düşük çıkarsa bunun ismi "şok", % 3'ten yüksek çıkarsa bunun ismi de "sürpriz" olacaktı. Tahminlerin neden alt ve üst bandının bu kadar açık olduğunu anlatayım:
Uluslararası kuruluşların 2019 için ülkelerin büyüme hızlarını olumsuz şekilde revize ettiği bir sürece girdik. Elbette, Türkiye bundan ziyadesiyle etkileniyor. Kredi derecelendirme kuruluşları, Türkiye’deki banka karlılıklarından başlayarak büyüme hızına kader negatif görünüm oluşturuyor ve bu durum yatırımcıların kararlarında etkili oluyor diyebilirim. Haftanın son işlem gününe girerken, kime rastlasam “piyasa bir tuhaf, ne olduğunu tam olarak anlayamıyoruz” diyor.
"Ümitsizce ümitlenmek..."
Benim analiz tarzım sadece rakamlarla alakalı olmadığı için insan davranışlarını da gözlemlemeye çalışıyorum. Azımsanmayacak bir kesim 2019 yılının kötü geçeceğini kabul etmiş durumda. Kabullenenlerin çoğu önlemini almış olanlar. Diğer kısım ise “daha önce de yaşadık” diyerek çarpmaya hazırlık yapanlar diyebilirim.
Ciddi sayıda insan ise hala bir ümit içinde. Bunların da önemli kısmı küçük sermayelerle büyük cirolar yaratanlar. Haliyle büyük de borçları var. İçinde bulundukları ruh halini “inanç” diye tanımlamak mümkün değil. Ancak “inat” kelimesi ile tarif edilebilir. Borçlarına takla attırarak 2019’u atlayabileceklerine dair planlar yapıyorlar. Bu sebeple karşılıksız çek oranlarının 2019’un başında bir anda yükselebilme ihtimali var. Dikkatli olmak lazım diye düşünüyorum.
Firmaların önemli bir kısmı bilanço küçültmeyi düşünmüyor. Bazıları ise “zaten kendiliğinden küçülecek” diyerek büyük bir yanılgı içinde yola devam ediyor. Gittiğim her yerde “önce maliyetlerden başlayın, ciroya dokunmayın” diyorum. Aksi taktirde cirolar sert bir şekilde küçülürken, panik halinde maliyet düşürmek zorunda kalacaklar ve işler iyice karışacak. Yeni dönemde sanıyorum hepimizin vazifesi, firma sahiplerine tecrübelerimizle yol göstermek olacak. Çünkü başlıkta olduğu gibi herkes "doğru bildiğini konuşuyor" ama doğruyu pek konuşmuyor.
Sonuç olarak, beklentilerin bu kadar karmaşık olduğu yerde elle tutulur analiz yapmak kolay değil. Ancak, sanayi üretim endeksi gibi verilere bakarsak üçüncü çeyreğin % 2' nin üzerinde gelmesi mucize gibi olurdu. Ayrıca da kuşku yaratırdı. Diğer taraftan % 0'a çok yakın bir büyüme oranı da Merkez Bankası'nın üzerindeki faiz baskını artıracaktı. Açıklanan rakam ilginçtir, umutlu beklentiler kadar kötümserliği de erteledi.
"Biz neler gördük neler" diyenler de var. Onlar da doğru bildiklerini konuşuyorlar. Yaşanma ihtimali olan tecrübe, daha önce Türkiye'de görülmedi. Herkesi uyarmakta fayda var.