Doğrudan yabancı yatırımlarda trendler
Yurt dışı yerleşiklerin doğrudan yatırımları küresel sermaye hareketlerinin önemli bir bölümünü oluşturuyor. Küreselleşme rüzgârının başladığı 1980’lerden itibaren artış trendinde olan küresel doğrudan yatırımlar OECD verilerine göre 2015 yılında 2,2 trilyon ABD dolarına ulaşarak zirve yaptı. Sonraki dönem küreselleşme rüzgârının tersine döndüğü dönem olarak adlandırılabilir.
Covid19 pandemisinin başlamasından hemen önce 2019 yılında 1,6 trilyon dolara düşen küresel doğrudan yatırımlar pandeminin olumsuz etkilerinin en yoğun hissedildiği 2020 yılında 1 trilyon dolar seviyesine kadar düşüyor. 2023 yılının ilk dokuz ayında ise küresel olarak 900 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım hareketi görüyoruz.
Türkiye’nin ve diğer gelişmekte olan ülkelerin küresel doğrudan yatırımlardan aldığı payları Grafik 1’de, verinin başladığı 2005 yılından itibaren görebiliriz. Türkiye’nin payı 2005-2008 yılları arasında %1,2 civarında seyrediyor. On sekiz yıllık dönemin zirvesi 1,4’lük pay ile 2006 yılı. Küresel krizden sonra Türkiye’nin payı %1’in altına düşüyor ve 2022 yılına kadar %1 seviyesini yakalayamıyoruz. 2023 yılına ait veriler yılın ilk 9 ayını kapsıyor. Bu dönemde Türkiye’nin payı %0.7 seviyesinde.
Diğer gelişmekte olan ülkelerdeki trendlere baktığımızda 2013 yılına kadar Rusya’nın payının %2’nin üzerinde seyrettiğini görüyoruz. Son dönemde uygulanan yaptırımlar nedeniyle çıkışlar gözlenmekte. Gelişmekte olan ülkeler arasında doğrudan sermaye yatırımlarının yükselen yıldızı Meksika. 2023 yılının ilk dokuz ayındaki payı %4’e yaklaşarak 2005’ten beri görülen en yüksek orana yaklaşmış durumda. Endonezya ve Güney Kore’nin paylarının da artış trendi içinde olduğunu gözlemliyoruz.
Doğrudan yatırımlardan payı genel olarak yüksek olan Çin son dönemde düşüşte. 2015 ve 2016 yıllarında küresel doğrudan yatırımların 5’te birini çeken Çin’in 2023 yılının ilk dokuz ayı içerisindeki payı %2 seviyesinde. Küresel sermaye akımlarından aslan payını ise ABD alıyor. 2005 yılında payı %11,6 seviyesindeyken 2022 yılında %29’a yükselmiş vaziyette. Bu artışın ardında yatan etmenler ABD’de yatırım kolaylıkları ve teknoloji yoğun sektörlerin ön plana çıkması.
Özellikle elektrikli araç, batarya ve yarı iletken alanlarında yapılan yatırımların öne çıktığını gözlemliyoruz. Yapay zekâ alanında gerçekleşen gelişmeler de ABD’yi yatırımların gözde ülkesi haline getiriyor. Bu gelişmeler Fed’in parasal sıkılaştırma adımlarına rağmen ABD ekonomisinin son dönemde gösterdiği güçlü performansı da bir ölçüde açıklıyor. Bu gelişmelerden çıkartmamız gereken dersler var.
Öncelikli olarak küresel yatırımların yönünü teknoloji yoğun ürünlerin belirlediğini gözlemliyoruz. ABD’ye olan yatırım artışının sebeplerinden bir tanesi bu. Diğer taraftan, Türkiye örneğine baktığımızda 2022 yılında yapılan doğrudan yabancı yatırımların %72’si yabancıların gayrimenkul alımından oluşuyor. 2023 yılında bu oran %76 olarak gerçekleşmiş. Bir başka deyişle, kaliteli yabancı sermaye çekemiyor Türkiye. Yabancı yatırımlar açısından bir diğer önemli konu da dış ilişkiler.
Rusya örneğinde görüldüğü gibi batı sermayesi ile ilişkilerin görece iyi olduğu dönemlerde Rusya önemli miktarda yabancı sermaye çekebilmiş. Fakat batı ile ilişkilerin bozulması sonucu sermaye çıkışları olduğunu gözlemliyoruz. Sanırım yabancı yatırımlar için sağlıklı ve sürdürülebilir makroekonomik dengelerin öneminden bahsetmeye artık gerek yok.
Bu üç faktörü Türkiye için değerlendirdiğimizde yüksek teknoloji yatırımlar için gerekli fiziksel altyapının olduğunu söyleyebiliriz. Fakat son yıllarda artan eğitimli beyin göçü yüksek teknoloji yatırımları için önemli bir engel. Dış politikada atılan adımlar sonucu batı ekonomileri ile ilişkiler ılımlı bir normalleşme süreci yaşıyor.
Bu alanda atılabilecek hızlı adımlar yatırım miktarını olumlu etkileyecektir. Son olarak, makroekonomik dengelerin tekrar tahsisi zaman alacak. Bu yüzden kararlı bir duruşa ihtiyaç her zamankinden daha fazla var.