Doğru yönde hızlı gitmek gerek
Ülkemiz yanlış yönde hızlı giden şirketler ile dolu. Üstelik hızlı gittikleri için, çeşitli kuruluşlardan ödül dahi alıyorlar. Örneğin, en iyi işveren olarak ödüllendirilen şirketlerin ‘turnover’ oranlarına bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. Dünyada öyle bir paradigma değişimi var ki birkaç sene içinde bu ödülleri bu şirketler nasıl almış diye şaşıracağız.
Bu şirketleri yöneten, liderlik eden insanlar son derece iyi eğitim almış, tecrübeli, karizmatik insanlar. Sorun orada değil. Sorun, bu kaliteli insanların dünyadaki değişimi algılamayıp, konuya ‘yeni kuşaklar’ veya ‘yeni teknolojiler’ olarak bakmaları ve paradigmayı anlamadıkları için de atmaları gereken stratejik adımlarda geç kalmaları.
Sorun değişimi okuyamamak ve aksiyon alamamak
Dünya değişirken, Türkiye bu değişimi doğru okuyabiliyor mu? Bana göre sadece iş dünyası değil, siyaset de bu tabloyu doğru okuyamıyor. Bu nedenle, makro politikalar da bu değişimi yeterince yansıtmıyor. Makro politika irrasyonel olunca, mikro taraf iyice bozuluyor. Dağılıyor. Bakınız tekstil sektörü.
Yakın bir gelecekte, şirketlerimiz jeopolitik çekişmeler, ticaret savaşları ile iç siyasi çekişmelerin tam ortasında kalma riski ile karşı karşıya. Hakim inanç, bu durumun geçici olduğu ve yeniden eski güzel günlere, iyi konjonktüre dönüleceği yönünde. Kötü haber, dönemeyeceğiz. Küreselleşme, küresel sermayenin rahat ve huzurlu günleri, güçlü likidite koşulları sekteye uğrayacak. En azından birkaç sene.
İç pazara yaslanalım desek, o duvar da aşırı sağlam değil. İç siyasi çekişmeler ile dolu bir dönem bizi bekliyor gözüküyor. Yapısal reformlardan uzak kaldıkça, dışarıdan sermaye girişleri de sınırlı olabilir. Genç ve tüketmeyi seven bir pazar var ama bu pazar bizi nereye kadar taşır?
Diğer bir konu, ticaret savaşları kaynaklı arz fazlasının ABD ve AB pazarlarından gelişmekte olan ülke pazarlarına yönelmesi. Bu durum, mevcut kur politikası ile içeride pek çok sektörde, pek çok şirketi zora sokacaktır. Ölçek sorunu olan şirketlerimiz bu rekabet ile nasıl başa çıkacak?
Özetle, bu dönemde doğru yönde ve hızlı gitmek gerekiyor. Bunu ancak doğru stratejik yönetim anlayışı ile sağlarsınız. Beş çalışanı olan küçük bir şirketten, beş bin çalışanı olan büyük ölçekli işletmeye kadar tüm şirketlerin, bu tabloyu doğru okuyup, kendileri için söz konusu olan risk ve fırsatları iyi analiz etmeleri, bu yönde stratejik adımlar atmaları gerek. Konjonktüre yaslanıp büyüme dönemi bitti. Dönem inovasyona dayalı strateji, doğru yatırım, doğru iş birlikleri ve güçlü nakit üretme dönemi.
Çok yakın bir dönemde tüm dünyada M&A yani birleşme ve satın alımlar dönemi başlayacak. Küçük, ölçeksiz yapıların ayakta kalma şansı yok. Bu ülkemizde daha dramatik bir hal alacak. Bugün tarımdan enerjiye, sanayinden hizmet sektörüne kadar ya ölçeğiniz olacak ya da inovasyon ile farklılaşacaksınız. Aksi takdirde büyük balıklar sizi yutacak. Ülkemizde şirketlere kendilerini bu M&A dalgasına hazırlamaları, rakipleri ile diyaloğu açık tutmaları ve güçlü nakit pozisyonda kalmalarını tavsiye ederim.
Operasyondan çıkın, stratejiye odaklanın
Sürekli yazıyorum, ne olur şu strateji meselesini öğrenin, buna kafa yorun. Yönetim kurullarını devreye alın, güçlendirin, aktif çalıştırın. İnovasyonu ve ESG’yi merkeze alan stratejiler üretin. Doğru yönde, doğru hızda büyüyün. Süreçleri ve organizasyonu patrona değil stratejiye göre yapılandırın. Her şeyi bilen güçlü insanlara değil, güçlü yönetim sistemlerine ve veriye dayalı çalışın. İşinizi tarafsız bir check up tan geçirin. Bu paradigma değişimine ne kadar hazırsınız, güçlü ve zayıf yanlarınız neler, fırsat ve riskleriniz neler, bunları iyi analiz edin.