Doğru lider, doğru işler, yanlış zaman!
Kurduğunuz, uzun seneler boyu emek vererek büyüttüğünüz, büyük zorlukları göğüsleyerek belirli bir ölçeğe getirdiğiniz ve adeta çocuğunuz gibi üzerine titrediğiniz şirketinizin kurumsallaşma yolculuğunda önemli bir karar noktasına gelebilirsiniz; profesyonel tepe yönetime geçmek. Yani şirketinizin tüm icrai faaliyetlerini yönetmesi için bir Genel Müdür ile anlaşmak.
Kurumsallaşma ve yönetişime ilgi arttı
Türkiye’de pek çok şirkette olduğu gibi bu önemli bir karar anıdır. Ülkemizde 10 sene öncesinde belki de çok tercih edilen bir opsiyon değildi. Şirketlerin kurucuları bırakıp, yönetim 2. nesile geçmeden, genellikle profesyonel tepe yönetim tercih edilmezdi. 2. nesil veya bazı şirketlerde 3. nesilde verilen bir karar olduğunu görürdük. Bugün, şirketlerde genç nesiller söz sahibi oldukça, profesyonel yönetim ile çalışmak artık giderek yaygınlaşıyor.
Türkiye’de şirketlerin %95’i aile şirketi ve belirli ölçeğin üzerine çıkabilen aile şirketlerinde yönetimde profesyonelleşirken, diğer yandan yönetim kurulunu güçlendirerek, kurumsal yönetimi hayata geçirmek yaygınlaşıyor. Ne oluyor; aile Yönetim Kurulu’na geçiyor, yönetim profesyonellerce üstleniliyor. Yönetim Kurulları bağımsız yönetim kurulu üyeleri ile de güçlendirilerek, profesyonel tepe yönetimin gözetimini yapan, strateji, bütçe, yönetişim, risk, uyum ve sürdürülebilirliği üstten ve yakından takip eden, gerektiğinde yönlendiren, rehberlik eden yapılara dönüşüyor. Güçlü yönetim kurulu, yetkin ve profesyonel icra ayırımı ile pek çok yönetsel zafiyet, körlük, darboğaz ya da kısıt ortadan kaldırılmış oluyor.
Uygulamada zorluklar var
Tabi bu işin ideal boyutu. Uygulamaya baktığımızda ise bu dönüşümü başarıyla gerçekleştirmiş şirketler olduğu gibi, işin hem profesyonel yönetim hem de yönetim kurulu tarafında arzu edilen sonuçların alınamadığı durumların çoğunlukta olduğunu görüyoruz. Hatta pek çok patrondan, “Bertan hocam, biz kurumsallaşmayı denedik, profesyonel tepe yönetici de denedik, olmadı, bu kurumsallaşma işi bizim yapımıza uymadı” sözünü çok sık duyuyorum.
Uymayan, olmayan ne? Seçilen tepe yönetici mi? Yoksa, yönetim kurulu- icra yapılanmasının doğru yapılmaması mı? Yoksa, patronlar ile çalışmaya alışkın olan ve belirli bir kültüre sahip diğer yönetici ve çalışanların bu yeni duruma adapte olamaması mı? Ya da patronun yetkilerini devredip (ya da devredemeyip), bu durumdan rahatsız olması mı?
Muhtemelen hepsi.
Hep söylerim, kurumsallaşma ve kurumsal yönetime geçiş şirket yolculuğunda önemli kararlardır. Doğru zamanda, doğru koşullarda yapılması gerekir. Aksi halde, profesyonel yönetici ile şirket arasında kan uyuşmazlığı yaşanır. Patron tüm yetkileri bıraksa, o yöneticinin tüm gücüyle arkasında dursa bile işler planlandığı gibi gitmez çünkü “şirketin derinlerinden gelen bir karar vardır!”. Şirketler yanlış zaman ve koşullarda kurumsallaşmayı iter.
Bu işte nasıl başarı sağlarız?
Öncelikle kurumsallaşma sürecimizde bir noktaya gelmiş olacağız. Şirketinizde, süreç yönetimi, iç kontrol, iç denetim gibi mekanizmaların varlığı ve sağlıklı çalışması bir göstergedir.
Sonra, insanları ikna edecek, kültürü değiştirmeye yönelik çalışmalar yapacağız. Organizasyonu buna hazırlayacağız.
Sonra, yönetim kurulumuzu tecrübeli, strateji ve yönetim sistemleri üzerinde uzman bağımsız üyeler ile güçlendireceğiz. Yönetim kurulumuz, gerçek bir yönetim kurulu gibi çalışmaya başlayacak. İç yönerge, komiteler, gündemli toplantılar, kararların takibi, her şey oturmuş olacak.
En son, kendi yapı ve kültürümüzü hazırladıktan sonra lideri seçeceğiz. Bugün yapılan en büyük hata bunları yapmadan profesyonel yönetici ile çalışmaya başlamak. O yönetici de biz de bu şekilde zaman kaybetmiş oluruz.