Doğaltaş üretiminde toparlanabilecek miyiz
PERFORMANS VE YÖNETİMİNİZ / Rüştü Bozkurt Çizgi Mermer'in sahiplerinden Remzi Boncuk'un önderlik ettiği, gazetemiz DÜNYA işbirliğinde Balıkesir'de bir toplantı yapıldı. Belli bir ayrım yapmadan, listedeki sıraya göre Feraht Türkmen, Levent Mertsoy, Vedat Meçik, Ender Akça, Ahmet Karabulut, Fahri Ermişler, Akın Yuyar, Murat Seferbey, Demir Ballı, Enis Yurdakök, Oğuz Doğan Narlı, İlker Akça, Fabri Öztürk, Hakan Öztürk, Tayfun Geylan, Sıtkı Ayazoğlu, Faik Tokatlıoğlu, Sadi Kılınç, Şakir Melendizli, Faruk Çalapkulu ve Mevlut Kaya toplantıya katıldı. Toplantıya katılanların tümü söz almadı. On kişi sorunlar ve çözüm önerine ilişkin değerlendirmeler yaptı. Bu değerlendirmeler geniş özetiyle gazetede yer alacak. O ayrıntıya girmeden, ülkemizde doğal taş üreticilerinin altını çizdiği, nicelik kadar, belki de ondan daha çok niteliği geliştireceğine inandığım saptamaları özetle aktarmak istiyorum. Öncelikle doğal taş sektörünün, ülkemizin çok hızlı gelişen üretim alanlarından biri olduğu konusunda birleşiyoruz. Çünkü bu sektörde 1992'de 41 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirilirken, bugün bu rakam 1 milyar 242 milyon dolar düzeyine çıkmıştır. Toplam maden ihracatımız 2 milyar 715 milyon dolar, bu ihracatın 1 milyar 242 milyon dolar doğal taş sektörünün. Net döviz katma değeri yüksek bir üretim alanı İkinci önemli nokta, doğal taş sektörünün "net döviz katma değeri çok yüksek" olan üretim alanlarından biri olması. Türkiye'deki mermer makineleri üreticilerinin kaydettiği gelişme, sektörün net döviz katma değerini daha da artırıyor. Sektördeki girişimcilerin altını çizdiği üçüncü husus, "sektöre giriş kolaylığı"nın, yasal düzenlemelerle disiplin altına alınamamasının yarattığı çarpık yapı. Başlangıçta sektördeki teşviklerin de kazandırdığı ivme ile çok sayıda doğal taş işletmesi ülkenin her yerine yayıldı. Bu yayılma giderek kırıcı bir "fiyat rekabetini" de birlikte getirdi. Maliyete göre fiyat verme yerine, günlük ihtiyaçlara göre fiyat verme, sektördeki dengeleri alabildiğine tersyüz etti. Bugün ülkemiz doğal taş dünya fiyat ortalamasının altında bir fiyatla satılıyor; bu aşırı fiyat rekabeti ülkenin çok değerli bir kaynağının israfına yol açıyor. Üzerinde özenle durulması gereken bir husus da, doğal taş alanına giren bazı işyeri yöneticilerinde, ocaklardan işletme tesislerine, lojistikten ihracat fiyatına "maliyet hesabı" yapmadan fiyat veren bir algılamanın varlığı, sektörün sağlıklı gelişmesini engelliyor. Sektörde bir "satış ve pazarlama sistemi" oluşmuş değil; çünkü kalite bilinci oluşturmak, belli bir standart yaratmak ve ülke imajı bütününde felsefi dayanağı olan bir doğal taş işletmeciliği, pazarlaması ve satış sistemleri yaratmak gerekiyor. Bu da yetmiyor, daha tasarım aşamasında mimarlarla işbirliği yaparak, uygulama ustaları ile birlikte piyasanın kalbine girmek şart. Örgütlenme derinliği Toplantıda altı önemli çizilen konuların hepsini bir yazı kapsamında anlatmanın olanağı yok. Mesleki örgütler var; birçok üretim alanına göre daha yaygın bir örgütlenme söz konusu. Ama mevcut örgütlenme düzeyi önce "sektörde iç denetim" yapma ve "otokontrol" sağlamada çok etkin değil. İkincisi de, sektörün sorunlarını siyasi iradeye, kamuoyuna ve piyasaya anlatmada "otorite merkezi" oluşturabilmiş değil. Çabalar var ama bu çabalar sektör içinde yer alanların içselleştirdiği, kendi örgütlerini bir "otorite merkezi" olarak kabul ettiği düzeye erişmiş değil. Doğal taş üretiminin sorunlarını, işletmede sahip-yöneticiler ve profesyonellerin eksiklerini, sektörde işgücü profilindeki değişme ihtiyacını, sektörle ilgili eğitim altyapısının eksiklerini, ocak işletmeciliğinde, taş işlemeciliğinde, ambalajlama, lojistik, pazar araştırması, satış teknikleri ve tasarım aşamasında mimarlarla işbirliği, tasarım sonrasında uygulama aşamasında işe hakim olma gibi gündemdeki sorunlar oldukça yoğun. Eğer, başka sektörlerdeki kadar yoğun ve hızlı olmasa da, sektörde hakim eğilimlerden biri olmaya aday "konsolidasyonu" akıllıca yönetmeliyiz. Piyasa yasalarına dayalı "vahşi dönüşüm" kimsenin yararına olmayacaktır. Hepimiz kendi zihni modelimize göre "gerçekliğimizi" anlatıyoruz. O nedenle, birbirimize "inanalım" demiyorum ama birbirimizi "iyi anlamak" zorundayız. Doğal taşın da bitmekte olan bir kaynak olduğunun bilinciyle hareket edelim. Ülkemizin karşılaştırmalı üstünlüğü olan bu sektörde plansız, programsız, vizyonsuz ve stratejisiz "olsa olsa" yöntemiyle hareket etmeyelim. Bu hepimizin boynunun borcudur.