Doğalgazlı Nabucco!
Hemen hemen bütün opera eserleri; aşk, hırs, entrika, savaş, acı, kan, ölüm temaları üzerinedir. Ünlü İtalyan besteci Guiseppe Verdi'nin Nabucco'su da öyle: Babil'in "zalim" kralı Nabuccodnozor'un -tarih böyle yazar ama bütün zamanlar için Mezopotamya'nın son büyük lideri olarak kutsamayı da ihmal etmez- zorlu bir savaşla zaptederek yakıp yıktığı Kudüs'ten Babil'e göç ettirdiği Yahudi esirlerin hüzünlü öyküsüdür. Operanın koro bölümü "Va Pensiero" işte bu hüznü anlatır; muhteşemdir!
Verdi, 1841 yılında bestelediği Nabucco'nun168 yıl sonra küresel enerji paylaşımının merkezine düşeceğini aklına bile getiremezdi. Nereden bilecekti Avrupa Birliği Enerji bakanlarının 2003 yılında enerji güvenliği sorununu konuşmak için Viyana'da toplandıkları sırada bir gece bu operayı izleyeceklerini? Ve operadan esinlenen bakanların önceki gün çerçeve anlaşması Ankara'da imzalanan projeye bu ismi vereceklerini? (Sinan Oğhan; 6 Şubat 2008, Türksam).
Hazar ve Ortadoğu bölgelerinin doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaştırmayı hedefleyen Nabucco Projesine Verdi'nin katkısı isimle sınırlı kalsa da, projenin uzun bir öyküye konu olacağı kesin.
Bu demektir ki, Verdi'nin "ruhu" bu kez Nabucco'nun "doğalgazlı versiyonuyla" uzun yıllar aramızda dolaşacak Umalım ki, bu versiyon başta elbette Türkiyemiz olmak üzere tüm ilgili tarafları uygar küresel paylaşım ve karşılıklı ulusal çıkar ortak paydalarında buluştursun; içine kan, savaş, acı, entrika karışmasın!
Proje büyük de…
Türkiye'nin Nabucco anlaşmasını ekonomik sorunlarla boğuştuğu ancak asla tutarlı, sağlam bir çıkış ve güçlenme programına sahip bulunmadığı bir zamanda imzalaması önemli mi? İki olay arasında doğrusal bir ilişki kurulabilir mi? Dün gazetelerde ilgili yorumları okurken dikkatimi çeken bir uyarı bu noktayı vurguluyordu. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Direktörü Güven Sak, Referans'taki yazısını şöyle bitirmişti:
"İktisadi programı olmayanın dış politikası olamaz. Ekonomik programı olmayan, hiçbir projede kendi önceliklerini doğru biçimde belirleyemez. Hesap yapamaz. Ekonomi programı olmadığı için kendi hesaplarını yapamayan, başkalarının hesaplarına taşeronluk etmekten ileriye gidemez. Şu anda Nabucco projesinde pozisyonumuz böyle görünmektedir."
Türkiye'nin şu aşamada boğuştuğu ekonomik kriz ilk bakışta böyle bir anlaşmaya taraf olarak imza koymasını engellemez. Kriz, tüm etki ve göstergeleriyle bugünün meselesi; fakat, Güven Sak'tan sonra Türsam uzmanı Sinan Oğhan'dan aktaracağım şu görüş, meselenin sadece ekonomik değil bir de efektif siyasi güçle doğrusal ilgisini teyit ediyor:
"Türkiye'nin boru hatları stratejisi vizyon açısından eksiktir. Türkiye genel bir enerji stratejisinden yoksundur. Son 10 yıldır enerjinin bir dış politika aracı olarak kullanıldığı, enerji diplomasisi diye bir kavramın artık dış politikanın öncelikleri arasında yer aldığı ve ülkelerin güvenliğinde enerjinin son derece önemli bir yere geldiğini dikkate aldığımızda, Türkiye'nin yukarıdaki gerçeklerin tam olarak farkına varamadığı görülmektedir."
Nabucco ile ilgili bazı güvenilir uzmanların değerlendirmeleri böyle. Benim iki gündür okuduklarımdan, dinlediklerimden, hükümet düzeyindeki açıklamalardan anladığım da şu: Böyle bir projede aktör olarak rol almak Türkiye için önemlidir! Fakat, böyle bir projede "yönetici" rol almak Türkiye için çok daha önemlidir. Çünkü, yönetemediğin proje senin değildir!