Dizeler arasında...

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

 

Behçet Necatigil'in "Eskilemek" şiiri indi belleğimden dudaklarıma günlerdir... "Dükkân duvarlarında / Saatler / Geçerken / Bakınca. // Kayıp çağ - - uyulurdu / Yıldızlara, aya. / Belliydi bahar başlar / Hangi fırtınalarda. // Kuşlar göçmen, bulutlar gri / Eriyen güz. / Hangi lodos kış / Kamçılar denizi. // Nasıl gelirdi ülker / Aşk atımı günleri / Cemreler kalbe düşer / Bilinirdi. // Türedi kâğıtlarda fal / Duvarlar saatsiz / Leylek, / kırlangıç / Yok kuş kemikleri."

Cemreler düştü, yağmurlar yağıyor, lodoslar patlıyor, doğa kendini ilkbahara hazırlıyor...

Ben de uzun yıllar sonra yeniden zamana hâkim olmaya çalışıyorum. Pür dikkat kesilmiş anlamaya çalışıyorum gidenleri ve gelmekte olanları. Doğayı gözlemliyorum...

Sonra bir şiir daha dökülüyor belleğimden... Bu kez Ahmet Haşim'den...

"Bir günün sonunda arzu // Yorgun gözümün halkalarında / Güller gibi fecr oldu nümâyân, / Güller gibi... sonsuz, iri güller / Güller ki kamıştan daha nâlân, / Gün doğdu yazık arkalarından! // Altın kulelerden yine kuşlar / Tekrarını ömrün eder ilân. / Kuşlar mıdır onlar ki bu akşam / Alemlerimizden sefer eyler? // Akşam yine akşam, yine akşam, / Bir sırma kemerdir suya baksam / Üstümde semâ bir kavs-ı mutalsam! // Akşam, yine akşam, yine akşam, / Göllerde bu dem bir kamış olsam!"

Güneş batışında göllerdeki kamışların görüntüleri seyrediyorum gözlerimi kapatıp. Renklerin suyun üzerinde menevişlenmesi, kamışların arasında uçuşan kuşların kanat sesleri. Bir balığın, belki de bir kurbağanın suyun üzerinde zıplaması...

Ardından Federico Garcia Lorca'nın o çok sevdiğim dizeleriyle sıcak bir öğleye doğru yolculuk:

Ne hoş ey tanrım, ne hoş sazlıklarda, öğle sıcağında Federico adında biri olmak diyordu ünlü şair...

Huzurlu, dingin günlere doğru kanat mı açıyorum ne?!

Nikbinlik (iyimserlik)... Nâzım Hikmet'in o güzel şiiri hiç kulaklarımdan eksilmiş miydi?!

"güzel günler göreceğiz çocuklar, / güneşli günler / göre- / -ceğiz... // motorları maviliklere süreceğiz çocuklar / ışıklı maviliklere / süre- / -ceğiz... / açtık mıydı hele bir / son vitesi, / adedi devir. / motorun sesi. / uy! çocuklar kim bilir / ne harikuladedir / 160 kilometre giderken öpüşmesi... // hani şimdi bize / cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır, / yalnız cumaları / yalnız pazarları.. / hani şimdi biz / bir peri masalı dinler gibi seyrederiz / ışıklı caddelerde mağazaları, / hani bunlar

77 katlı yekpare camdan mağazalardır. / hani şimdi biz haykırırız / cevap: / açılır kara kaplı kitap: / zindan... // kayış kapar kolumuzu / kırılan kemik / kan. // hani şimdi / bizim soframıza / haftada bir et gelir / ve / çocuklarımız işten eve / sapsarı iskelet gelir.. // hani şimdi biz... / inanın / güzel günler göreceğiz çocuklar / güneşli günler / göre- / -ceğiz / motorları maviliklere süreceğiz çocuklar / ışıklı maviliklere / süre- / -ceğiz."

Ama belleğimde mıhla çivilenmiş gibi takılmış kalmış... Biraz düşününce akıverdi dudaklarıma... Güzel günler göreceğiz... Motorları maviliklere süreceğiz... O ışıklı maviliklere... Sazlıklarda öğle sıcağının, kamışlıklarda akşam güneşinin keyfini yaşayacağız...

Okumak ve yazmakla, biraz da müzik dinleyip güzel filmler seyretmekle doldurdukça ömür torbamızı; onun zenginleştiğini duyumsadıkça ve fark ettikçe kalan zamanın yaşanandan daha az olduğunu...

Kitaplara daha bir tutkuyla sarılıyorum...

Biriktikçe birikiyor öğrendiklerim...

Yaşasın kitaplar, yaşasın hayat!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar