Diyarbakır-Erbil arasında neden iktisadi işbirliği anlaşması yok

Güven SAK
Güven SAK DÜNYA İŞLERİ

Çağımız öteki çağlara benzemeyen bir çağ. 2008 yılında insanların yarısından fazlası kentlerde yaşamaya başladı. 2030 yılında bu oranının yüzde 60’ı geçmesi bekleniyor. 2050 yılında ise yüzde 70’i geçecek. Halbuki çok değil daha 1990’ların başında bu oran yüzde 40 civarındaydı. İnsanlar hızla kentlerde toplanıyorlar. Ama bakın bütün kentler aynı hızla büyümüyorlar. Hatta bazıları küçülüyorlar. 1950 yılında Amerika’nın Detroit kentinde yaklaşık 2 milyon insan yaşıyordu. Şimdi bu rakam 700 bin civarına düştü. Demek ki neymiş?Kentlerin hızla büyüdüğü bir çağda, bütün kentler ille de büyümüyorlarmış. Bir kentin hayatiyetini devam ettirebilmesi için, kentin yöneticilerinin çaba sarfetmesi gereken bir yeni dönemdeyiz. Bunun örneklerini ise şimdilerde Amerikan kentlerinde görüyoruz. New York yönetimi, Vali Bloomberg döneminde kendisini bir iktisadi yenilik merkezi olarak yeniden tanımladı. Şimdi bilenler kentin çehresinin nasıl değişmekte olduğunu anlatıyorlar. Bu ayın başında yine Amerikan şehirlerinden Chicago ile Meksika’nın başkenti Mexico City arasında bir iktisadi işbirliği anlaşması imzalandı. Kentler arasında kültürel işbirliği anlaşmaları imzalanmasına alışkınız. Ama böylesine alışkın değiliz doğrusu.  Ama oldu. Yerelleşme artık iktisadi işbirliğine doğru genişliyor. Doğrusu benim çok ilgimi çekti.

Türkiye’de kentli nüfusun oranı sistemli bir biçimde yükseliyor. 1950’lerde ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 25’i kentlerde yaşıyordu. Şimdilerde ise bu oran yüzde 75’i aştı. Bursa’nın 1950 yılındaki nüfusu 130 bin civarındaydı. Şimdilerde bu rakam 2 milyona doğru dayandı. Bursa, Türkiye’nin dördüncü büyük kenti oldu. Amerika’nın dördüncü büyük kenti Dallas’ın, Amerika’nın en büyük kenti olan New York’un nüfusuna oranı yüzde 34 dolayında. Halbuki Bursa’nın o artan nüfusu, kentin ancak İstanbul’un yüzde 13’üne ulaşabilmesine imkan verdi. Ne oldu? Türkiye’de İstanbul, Amerika’daki New York ile kıyaslandığında, diğer kentlerin aleyhine olarak irileştikçe irileşti. İstanbul dışındaki kentler güdük kaldı. Neden böyle oldu? Ben idari yapımızda bir yanlışlık olduğu konusunda ısrarlıyım.  Çağı ıskalamamak için ortadaki yanlışı düzeltmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Önce haberi azıcık anlatayım. Chicago ile Mexico City evvelki hafta bir iktisadi işbirliği protokolü imzaladı. İki şehir arasındaki ticari ilişkilerin güçlendirilmesi, yenilikler konusunda işbirliği ve eğitim konusunda işbirliği ile ilgili olarak kent yönetimleri arasında bir anlaşma imzalandı. Ben bunun bu çağa özgü bir yenilik olduğunu düşünüyorum.  O küresel kent indeksleri boşuna yayımlanmıyor bana kalırsa. Sıralamada Amerika’nın üçüncü büyük kenti olan Chicago 26. sırada yer alıyor. Mexico City ise 93. sırada. Chicago’da kurulu firmaların Mexico City’de daha rahat çalışabilmelerini temin etmek için iki kentin yönetimleri bir araya gelip anlaşma imzalıyorlar. Neden? Sıralamada daha iyi bir yere gelmek için, kentlerini küresel ağ içinde işlevsel bir noktaya yerleştirebilmek için elbette. Kente yeni yatırım ona göre gelecek. Yalnızca yabancı değil, yerli şirketlerin o kente ilgi duyması için kentin dahil olduğu bu uluslararası ağ önem taşıyor. Ben size şimdiden not edeyim.

Peki, biz Türkiye’de neden böyle yapamıyoruz? Bizim kent yöneticilerimiz neden kendi kentlerinin büyük altyapı projesi açılışlarında bile şöyle bir kenarda duruyorlar? Marmaray projesi gibi doğrudan ve yalnızca İstanbul metrosu ile alakalı yerel bir yatırımın açılış töreninde bile Sayın Kadir Topbaş’ı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak neden başrolde göremiyoruz? Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Mesut Barzani Diyarbakır’a geldiğinde neden Diyarbakır ile Erbil arasında bir iktisadi işbirliği anlaşması imzalanmıyor? HalbukiErbil’de her yer Türk işadamı ve Türk markasıydı. Neden mesela Diyarbakır Belediye Başkanı Sayın Osman Baydemir Diyarbakır’ın Türkiye ekonomisindeki önemini artırmak için Erbil-Diyarbakır iktisadi işbirliği üzerinde çalışmıyor? Ben mevcut idari yapımızın bunun için gereken müşevviği sağlamadığını düşünüyorum.

Şimdi düşünün Muğla’da belediye başkanısınız. Kentin iktisadi canlılığını sağlamak için bir dizi atılım planlıyorsunuz.Başka kentlerle iktisadi işbirliği olanaklarını geliştiriyorsunuz.Mesela Rodos’ta iş yapmak için Muğla’ya uğramak şart oluyor. Bir takım şirketlere fazladan imkanlar sağlıyorsunuz. Merkezlerini Muğla’ya taşıyorlar. Kentin vergi gelirleri artıyor.Peki, siz bundan faydalanabiliyor musunuz? Hayır. Paralar olduğu gibi Ankara’da Hazine’nin kasasına gidiyor. Kentin iktisadi hayatı için yaptığınız planları hayata geçirmek için yine Ankara’ya gitmeniz ve bürokratları ikna etmeniz gerekiyor.

Niye kentlerimiz küresel rekabete hazırlanamıyor? Merkeziyetçilikten. Niye kent yöneticileri kendi kentlerinin geleceği konusunda hayal kuramıyorlar? Merkeziyetçilikten.Niye İstanbul hep irileşiyor? Merkezde karar verenler İstanbul’dan başka kent bilmiyorlar.

Türkiye’nin artık iller arasındaki iktisadi rekabeti kızıştırması, çağa hazırlanması gerekiyor. Türkiye, kentlerin sunduğu imkanları sonuna dek kullanarak bölgesel bir çekim merkezi haline gelebilir. Not edeyim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar