Dışarıda ne oluyor?
Tam dış fiyatlama koşulları ile olan korelasyonumuzu yeniden kuruyoruz, aynı hikayelere bakmaya çalışıyoruz derken içerideki sorun başlıklarına geri dönüş yapmak zorunda kalıyoruz. 3 Ekim sonrasında içeride ana tartışma konusu olarak bir kez daha enflasyon konusu belirdi. Gelecek 24 ay içerisinde tek haneye dönüş yapana dek aralıklarla başlığı odak noktasına almaya devam edeceğiz. Ancak, dışarıda ise farklı konu başlıkları ve yarattıkları riskler tartışma konusu. Anlatmaya çalışalım.
İtalya’da bütçe konusu etrafındaki tartışma süreci devam ediyor. Açıklanan bütçe rakamlarının Avrupa Birliği ile anlaşmazlık yaratması İtalyan varlıkları önderliğinde Avrupa grubunu baskılıyor. Doğal olarak süreçten ortak para birimi euro da olumsuz etkileniyor. 25 Eylül’den bu yana FTSE MIB endeksinin sergilediği değer kaybı %10’a yaklaşırken, Avrupa’nın gösterge endeksi kabul edilen Almanya DAX endeksi %5 geriledi. EURUSD paritesi ise %3 civarında geri çekilmiş durumda. Daha önemlisi, İtalya’da 10 yıl vadeli tahvil faizi %3.2 seviyesine ulaşarak Şubat 14’ten bu yana en yüksek noktasından işlem görüyor. Yani, borçlanmanın maliyetinde de artış söz konusu. Aynı vadedeki Almanya 10 yıllık tahvil faizi ile arasındaki faiz makası 311 baz puana dek genişleyerek riskin hangi noktaya ulaştığının teyidi konumunda. Peki, İtalya özelinde konuştuğumuz riskler bir yana euronun zayıflamasında tek kabahatli bütçe konusu mu? Hikayenin o kısmı tam olarak öyle değil. Devam edelim.
Amerikan ekonomisindeki güçlü seyir ve Fed’in mesajlarını yanlış okuma inadımız orman yerine ağaca odaklanmamıza neden oluyor. Son olarak Eylül ayı FOMC toplantısı sonrasında Fed’in anlattıkları başlıklı yazımda konuya değinmeye çalışmıştım. Kısa vadeye odaklandığımızda resmin tamamını görme ihtimalimizi ıskalıyoruz. ABD tahvil faizlerindeki yükseliş, getiri eğrisinin yatay görüntüsünden biraz olsun uzaklaşması, dolar endeksinin 95 bölgesi civarında muhtemelen yıl içi desteğini yapmış olması, Japon yeninde açılan yüklü kısa pozisyonların birikmesi gibi tetikleyici unsurlarla birlikte global risk iştahında bir kez daha sendeleme söz konusu. Dahası, hafta içerisinde ABD Hazinesi tarafından 230 milyar dolar düzeyinde yüklü borçlanmaya çıkılacak ve bir önceki çeyreğe göre aşağı yönde tahmin revizyonlarının daha fazla olduğu ABD bilanço sezonuna Cuma günü itibarıyla giriş yapacağız. Özetle, dönüş için yeni bir başlık söz konusu olmalı ki bardağın boş tarafını görme isteği ortadan kalksın.
Tüm bu olup biten arasında gelişmekte olan ülkeler grubunu unutmuş değiliz. Eylül ayında sıklıkla yazıp çizmeye çalıştığım cephede her üyenin kendi hikayesi devam ediyor. Pakistan, ilk olarak yaz döneminde dillendirilmeye başlanan IMF başvurusunu hafta içerisinde yapabileceğini belirtirken, Hindistan’da özel kesimin rupi dışı hedge edilmemiş kredi ve tahvil yükümlülüklerine yönelik endişeler -5 yıl içerisinde 100 milyar doların üzerinde bir rakamdan söz ediyoruz- dillendirilmeye başlandı. Özellikle gün içi işlemlerde önemli bir korelasyon arkadaşlığımız bulunan Güney Afrika’da Maliye Bakanı Nene’nin yolsuzluk skandalına karışan isimlerle görüştüğünün ortaya çıkmasının ardından Devlet Başkanı Ramaphosa’dan azlini istemesi ve konunun netliğe kavuşmamış olması Güney Afrika randını ve grup üyelerini olumsuz baskılıyor. Kaldı ki Cuma günü Moody’s tarafından ülkenin takvim dahilinde kredi notu gözden geçirmesi var ve görünümün negatife revize edilme ihtimali sanılan kadar düşük değil.