Dışarıda deli dalgalar
Küresel büyümenin yavaşladığı, enflasyon tehdidinin azaldığı, sistemik risklerin arttığı bir konjonktürden geçiyoruz. Euro Bölgesi borç krizi kısa vadede dünya ekonomisi için tehdit oluşturmaya ve küresel risk iştahını baskılamaya devam ediyor. Doların yükselmesi ve küresel büyümenin yavaşlaması kısa vadede gelişmekte olan ülke paralarını baskı altında tutmaya devam ediyor. İşlerin kötüleşmesi orta vadede Avrupa'nın mali birliğe yönelmesini ve merkez bankasının desteğini alarak borç krizine intizamlı bir çözüm bulunması ihtimalini artırıyor.
Kasım ayı PMI verileri ve ekim ayı sanayi üretimi verileri ihracatının yarıdan fazlasını Avrupa'ya yapan, yurtdışı borçlanmalarının üçte ikisini Avrupa'dan sağlayan Türkiye'nin Avrupa borç krizinin yarattığı küresel dalgadan çok fazla etkilenmediğini gösteriyor. Ancak Avrupa ekonomisinin durgunluğun eşiğine geldiği ve bankacılık sektörü bilançolarında sermaye yeterliliği endişesi nedeniyle küçülme baskısı yaşandığı mevcut konjonktürde ekonominin uzun süre bu performansı sürdürmesi mümkün değil.
Aralık ayından itibaren ekonomideki yavaşlamanın ve cari dengedeki düzelmenin daha belirgin olarak görüleceğine inanıyoruz. Türkiye ekonomisinin büyümesi Euro Bölgesi'nden gelen durgunluk tehdidi ve azalacak dış kaynak girişi nedeniyle 2012 yılında %2 civarına gerileyecek. Buna rağmen yüksek emtia fiyatları, kamu zamları, zayıf Türk Lirası ve bozulmaya başlayan fiyatlama davranışları kısa vadede enflasyon konusunda iyimser olmamızı engelliyor. Enflasyonun 2012 yılında %7 civarına gerilemesini bekliyoruz. Türk lirasındaki değer kaybı ve enflasyonun yükselmeye devam etmesi Merkez Bankası'nı 2012 yılının ilk yarısında da daraltıcı para politikası uygulamaya devam etmeye zorluyacak.
Son yıllarda elde edilen kazanımlar sayesinde Türkiye dışsal şoklara karşı eskisinden çok daha dirençli. Güçlü kamu borç dinamikleri, bankacılık sisteminin sağlamlığı, hane halkının ve şirketlerin borçluluğunun düşük olması Türkiye'nin dışsal şoklara karşı daha sağlam durmasını sağlıyor. Dışsal şoklarla şirketlerin döviz açık pozisyonlarının yükseldiği ve dış finansman ihtiyacının arttığı bir ortamda karşılaşmamız yumuşak karnımızı oluşturuyor.
Merkez Bankası'nın sıkı para politikası ve son bir yılda yaşanan şiddetli değer kaybı Türk Lirası varlıkları carry trade için cazip kılıyor. Türk Lirası 2011 yılında dolara karşı %16 değer kaybederek Güney Afrika Randı'ndan sonra en çok değer kaybeden para oldu. TL gelişmekte olan ülke paralarına karşı reel olarak 2003 yılındaki seviyelerinde işlem görüyor. Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında Brezilya'dan sonra en yüksek para piyasası faizlerine sahip. Avrupa cephesinden gelebilecek şoklar ve özel sektörün yüksek açıkları nedeniyle yılın ilk aylarında Türk Lirası'ndaki dalgalanma devam edebilir. Ancak küresel risk iştahının toparlanmasına paralel 2012 yılında döviz sepetinin Türk Lirası'na karşı %3 değer kaybetmesini bekliyoruz
Enflasyondaki yükseliş ve Merkez Bankası'nın para politikasını sıkılaştırması nedeniyle devlet tahvili faizleri kasım ayında yüksek seyretmeye devam etti. Hazine'nin güçlü bütçe performansıyla ve ekonomide beklediğimiz yavaşlama ile uyuşmayan bu hareketi alım fırsatı olarak görüyoruz. Kredi büyümesinde görülen yavaşlamaya paralel önümüzdeki aylarda mevduat faizlerinin gevşemeye başlamasını ve tahvillerin cazibesinin artmasını bekliyoruz.