Dışarda deli dalgalar…
Küresel büyümenin yavaşlaması ve ticaret savaşları endişesiyle dünya borsalarındaki satış dalgası derinleşiyor. Mart ayının ilk haftasında, dünya ekonomisinin motoru konumundaki üç büyük ekonomiden - ABD, Çin ve Avrupa - gelen yavaşlama sinyalleri moralleri bozdu.
İlk dalga Avrupa’dan geldi. Avrupa Merkez Bankası’nın 2019 yılı Avro bölgesi büyüme tahminini yüzde 1.7’den yüzde 1.1'e indirmesine rağmen, aşağı yönlü sapma ihtimalinin arttığını vurgulaması piyasalarda şok etkisi yarattı.
Avrupa Merkez Bankası’nın yüzde -0.4 olan politika faizini uzun süre artırmayacağı sinyali vermesi ve Eylül ayından başlayarak bankacılık sektörüne iki yıl vadeli düşük faizli kredi vereceğini açıklaması piyasaları rahatlatmak için yeterli olmadı.
İkinci dalga Asya’dan geldi. Çin’in şubat ayı ihracat rakamının geçen seneye göre yüzde 21 daralması küresel yavaşlama endişelerini artırdı.
Ay takvimine göre 4-10 Şubat arasında yeni yıl tatili olduğu için Çin’in ihracat rakamında yüzde 10’a yakın bir küçülme bekleniyordu. Ancak yüzde 20’nin üzerinde bir daralma Çin ekonomisindeki yavaşlamanın öngörülenden çok daha sert olacağına işaret eden negatif bir sürpriz oldu.
Üçüncü dalga Amerika’dan geldi. ABD tarım dışı istihdam verisinin şubat ayında 20,000 kişi (beklenti 180,000) ile öngörülerin çok altında kalmasına karşın ücretlerin yıllık artışının yüzde 3.4 ile 2009 Nisan'ından beri görülen en yüksek seviyeye ulaşması piyasaları tedirgin etti.
ABD ekonomisi yavaşlarken ücret artışının yüksek seyretmesi Fed’in 2019 yılında bir faiz artışı daha yapacağı senaryosunu yeniden gündeme getiriyor. Dünya borsalarının 2019 yılında yüzde 10’un üzerinde yükselmesini sağlayan Goldilocks argümanını (ABD ekonomisi enflasyonu artırmayacak büyüme temposunu sürdürecek) zayıflatıyor.
Türkiye deli dalgalarla ekonomisinin sert bir şekilde yavaşladığı, borç ödemelerinin yüksek olduğu ve Mart sonundaki yerel seçimler nedeniyle politikanın ekonominin önüne geçtiği zorlu bir dönemde karşılaşıyor.
Küresel dalgalar Türkiye ekonomisi üç kanaldan vuruyor:
(i) Avrupa ekonomisinin yavaşlaması ihracatımızı baskılayarak ekonomideki dışa dönük dengelenmeyi zorlaştırıyor. Avrupa’ya satışlar ihracatımızın yüzde 50’sini oluşturuyor.
(ii) Doların değer kazanması ve faizlerin yükselmesi döviz borcu yüksek Türk şirketlerinin borç servisini zorlaştırıyor.
(iii) Dünya ekonomisinin yavaşlaması ABD, Avrupa ve Çin arasında ticaret görüşmelerinin anlaşmazlık ile sonuçlanması ihtimalini artırarak küresel risk iştahını bozabilir.
Küresel risk iştahına duyarlı yüksek betalı Türkiye varlıkları bu süreçten kaçınılmaz olarak olumsuz etkilenecek. Yerel seçimlere bir aydan daha kısa süre kala bu durumu düzeltmek için Türkiye’nin elinde sihirli bir değnek yok. Seçimleri geride bıraktıktan sonra ekonomiyi yeniden politikanın önüne koyup deli dalgalara karşı set çekmemiz gerekiyor.