Dış yardımların jeopolitiği
12-14 Şubat’ta uluslararası toplum Irak’ın yeniden inşasını görüşmek için Kuveyt’te buluştu. Iraklı yetkililer bir rakamla geldiler: 88 milyar dolar. Toplantıda bunun yarısı bile vaat edilmedi. Türkiye zorlanan ekonomisi ve orta sınıf statüsüne rağmen Irak’ın yeniden inşası için yatırım ve kredilere 5 milyar dolar vermeyi vaat etti. Emeritus Profesör İlter Turan jeopolitikte yükümlülüğün ve dış yardımların oynadığı rolü ayrıntılı olarak inceliyor.
Türkiye çok büyük bir meblağ teklif etti. Bu sadece fedakarlık mı?
Dış mali dengeleri mükemmel durumda olmayan ve cari açığı bu kadar yüksek olan bir ülke için şaşırtıcı bir rakam gibi gelebilir. Ama bunun için birçok sebebi var ve hepsinin temelinde cömertlik yatmıyor – bu aynı zamanda Irak’ın bir komşu ekonomi olması ve Türkiye ekonomisinin fayda sağlayacağı, özellikle de inşaat hizmetlerinde fayda sağlayabileceği bir ekonomi. İnşaat sektörü hem Türk vatandaşlarına istihdam sağlayacak hem de Türkiye’den malzeme ve ekipman ihraç etmek için fırsat sağlayacak. Tüm ekonomiyi tetikleyecek bir dalgalanma etkisi yaratacak. Ve Irak’ın yeniden inşasında sağlam bir yere sahip olmak belki diğer bölgelerin inşası için de kapı açar.
Bu hamle aynı zamanda Irak hükümeti ile yeniden barışmanın bir yolu olarak da yorumlanabilir. Türk hükümetinin geçen eylülde gerçekleşen bağımsızlık referandumuna kadar Bağdat hükümetinden ziyade Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKYB) ile daha iyi ilişkileri olduğunu hatırlarsınız.
Öte yandan Bağdat hükümetiyle ilişkiler ise çok daha gergindi. Referandum politik sahneyi dönüştürdü. Cömert bir vaatle Türk hükümeti Abadi hükümetinin gözüne girmeye çalışıyor. Nihayetinde bu vaat Türkiye’nin – savaş da olsa, savaş sonrası yeniden inşa süreci de olsa - bölgedeki en önemli aktörlerden biri olmaya devam edeceğini söyleme biçimi.
Yardımlar hiç olmadığı kadar siyasi gibi görünüyor.
Dış yardımlar ve jeopolitikanın ilişkisi nasıl değerlendirilmeli?
Yalnız önce bir uyarı yapalım: Yardımların geçmişte daha az siyasi olduğu teşhisi tam olarak doğru olmayabilir. Belki biz siyasi hatlarından daha bihaber olabiliriz. Örneğin 2. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasındaki döneme gidersek, ABD’den Avrupa’nın yeniden inşası için çok büyük meblağlarda yardımlar gelmeye başladı. Bu yardımların siyasi bir amacı vardı: Amerikalılar Avrupa’da Sovyet ideolojisini destekleyen hareketlerin yükselmesini engellemek için Avrupa’yı yeniden inşa etmek istedi. Dahası Avrupa ekonomilerinin yeniden inşasına yardım etmek istemelerinin sebeplerinden biri de en büyük ticaret ortakları olarak ABD ekonomisine destek olmaktı.
O zamanla bu zaman arasındaki fark, o dönemde dış yardımlarda bugünkü kadar uluslararası seviyede bir rekabet olmuyordu. Bu 1960’ların sonunda değişti ve dış yardımlar Soğuk Savaş dış politika stratejilerinde önemli bir enstrüman olarak kullanılmaya başlandı.
Afganistan’ı ele alalım: Hem ABD hem SSCB (Sovyetler Birliği) Afganlara yalakalık yapıyordu. Amerikanlar bir otoban inşa ediyordu, Ruslar başka bir otoban inşa ediyordu, bir tanesi okul yapsa diğeri hastane yapıyordu. Yani dış yardımlar geçmişte de siyasiydi.
Peki Irak’a verdiği bu vaat Türkiye’ye ne sağlayacak?
Kalkınma yardımlarını incelediğinizde genelde birkaç bağlı eklentiyle geldiğini görürsünüz. Genelde şartlardan biri bağış yapan ülkenin danışmanlık hizmetlerinin kullanılmasıdır. Başka bir hüküm de inşaatlarda kullanılan materyallerin donör ülkelerden alınması hatta donör ülkelerin lojistik şirketleriyle taşınmasıdır. Bunlar dış yardım sürecinde donör ekonominin lehinde olan en hızlı faydalar.
Ayrıca bu tür yardımlar uzun süreli bağımlılıklar yaratır. Farz edelim bir ülkeye tarımsal kalkınması için traktör veriyorsunuz. Bu sizin ürününüzün yaygınlığını artırır ve kullanımını artırır. Alıcı ülkedeki insanlar bu markaya daha aşina bir hale gelirler. Bu traktörlerin parçaya ve hizmete de ihtiyacı olacak. Böylece uzun vadeli bir ilişki yaratılmış olur. Ayrıca bu yardım programlarına genelde kültürel ve entelektüel temas da eşlik eder. İnsanlar iki ülke arasında sık sık seyahat ederek insan ilişkilerini geliştirirler. Sonuçta bu ilişkilerin gelişmesi gelecekte neler olacağını şekillendirebilir. Tabii takdir edersiniz ki yardım ne kadar acilse, donör ülkenin işlerin nasıl yapılacağı konusundaki etkisi de daha fazla oluyor. Demokratik özgürlüklerin gelişmesi gibi siyasi şartlar olsun ya da o ülkenin başka bir ülkeyle ilişkilerini etkilemek olsun, her türlü etki olabilir bu. Yardımlar konusunda her zaman bir etki inşa etme süreci de vardır.
Etki her zaman pozitif anlama gelir mi? Türkiye IKBY'ye altyapı yardımı sağladı. Ama sonuçta IKBY Türkiye’nin itirazlarına rağmen bağımsızlık referandumunu yaptı.
Türkiye de dahil tüm ülkeler ekonomik yardım sunarak yapabileceklerinin bir sınırı olduğunun farkına varmalı. Bir ülkeyi ve karar yapıcılarını satın almıyorsunuz, onların kararlarını sizin faydanıza olacak şekilde etkilemeye çalışıyorsunuz. Tek oyuncu olmadığınızın da ayırdında olmanız gerekir. Sizinle rekabet eden diğer ülkeler var ve alıcı hükümein sizin etkinize karşı kullanabilecek bir sürü kaynağı var.
Bence çok büyük bir beklenti yaratılmamalı. Ama en azından Türk şirketleri ve ihracatçıları bu vaadin faydasını görecek. Eğer siyasi olan başka faydalar da ortaya çıkarsa bir de ne ala.