Dış ticarette övündüğümüz tablo bu mu yani!
Bir öğrenci... Ailesine gelip okulda nasıl iyi notlar aldığını anlatıyor sürekli. Aile mutlu, çocukları çok iyi okuyor. Ama o da ne; bir gün okuldan çağrılıyor veli, çocuk bazı derslerden iyi notlar alıyor ama bir sürü dersten de meğer çok kötü notlar almakta, üstelik o derslerle ilgili hiç çaba da göstermiyor.
Bir esnaf, örneğin bakkal... Cirosunun her geçen gün giderek artıyor olmasından pek mutlu. Ama oturup bir hesap yapıyor ki karında büyüme yok. Eskiden 5’e alıp 6’ya satıyorken artık 6’ya alıp 7’ye satıyor. Elde ettiği kar aynı miktarda seyrediyor, ama diğer yandan ev kirası daha fazla artıyor; dolmuşa, elektriğe, suya verdiği parada çok yüksek artışlar yaşıyor.
Bir ülke, örneğin Türkiye... Her ay ihracatın nasıl arttığıyla, nasıl rekor kırıldığıyla övünülüyor. Ama diğer yandan ithalat da yapılıyor. Üstelik ithalat, ihracattan daha fazla artıyor. Ama ithalata giden dövizi sanki başkaları ödüyormuş, ihracattan elde edilen döviz ise tümüyle bizim hesaplarımıza giriyormuş gibi bir yaklaşım hakim.
2013 sonrasının en olumsuzu
Önce yıllık bazdaki ihracat ve ithalatın seyrine bakalım. Nisan sonu itibarıyla yıllık ihracat 161.4 milyar dolar. Bu, şimdiye kadar ulaşılan en yüksek düzey, rekor yani. Elbette sevinilecek, memnun olunacak bir durum.
Ama dış ticaret yalnızca ihracat ayaklı olabilir mi? Bir kere bu ihracatı yapabilmek için üretim, bu üretim için de ithalat gerekiyor. Elbette ithalatla karşılanan başka ihtiyaçlar da var.
İhracatımız rekor kırmış da acaba yıllık ithalat ne düzeyde oluşmuş? Nisan sonundaki yıllık ithalat da 248 milyar dolar. 2013 sonundaki 252 milyardan sonraki en yüksek düzey.
Zaten 2013’te 100 milyar dolar dış ticaret açığı vermişiz. 2013’ten sonra dört yıl geçmiş, son veri de nisan ayına ilişkin. Ve bakıyoruz 2013 yılındaki 100 milyar dolarlık açıktan sonra en yüksek açığı 87 milyar dolarla bu yılın nisanında vermiş durumdayız.
2016 sonunda 56 milyara inen yıllık ticaret açığı, aradan bir buçuk yıl bile geçmeden bu yıl nisanda 87 milyar dolara fırlamış.
Ama ihracat rekor kırıyor! İthalatı görmezsek her şey harika. İthalatı görmezden gelelim gelmeye ama başka bir yerde karşımıza çıkıyor bu sevimsiz sayı ve başımızı ağrıtıyor. Cari işlemler dengesi açığı ithalattaki bu büyüme yüzünden artıyor. Ne yapacağız şimdi, cari işlemler hesabını da mı değiştireceğiz!
2002’den beri nasıl seyretti?
2002 yılındaki ihracat ve ithalatı 100 kabul ederek bir seri oluşturduk. 2003’ten başlamak üzere bu yılın nisan sonundaki düzeyi de gösteren 16 yılın değerlerine sahibiz.
Bu 16 yılın yalnızca 2’sinde, 2009 ve 2016’da ihracat endeksi ithalat endeksini geçmiş; 14 yılda ise ithalat endeksi daha yüksek.
Geldiğimiz son düzeye bakalım. 2002’de 100 olan ihracat bu yılın nisan ayında 447.1 olmuş. 2002’de 100 olan ithalat ise 480.6’ya çıkmış.
★ ★ ★
Öğrencinin ailesine attığı havanın yaldızları veli okula çağrılınca dökülüverdi...
Esnafımız oturup doğru dürüst bir hesap yapınca cirosu büyürken ve karı sabit kalırken masrafl arının giderek arttığını, gerçek anlamda yoksullaştığını gördü.
Türkiye de istediği kadar kaçınmaya çalışsın, bir gün bu hesabı ayakları yere basacak şekilde yapacak ve dış ticaretin ihracattan ibaret olmadığını anlayacak. Aslında bunu anlamayan yok da, bu gerçek kabul edilip ona göre politika oluşturulmaya çalışılacak.
Turizm kurtaracak
İlk dört aydaki eğilimi ihracat lehine değiştiremezsek belki de şimdiye kadarki en yüksek ticaret açığını bu yıl vereceğiz. Öyle görünüyor ki ihracat rekor kıracak ama ithalat da rekor kıracak. 2011’deki 106 milyar dolarlık ticaret açığını aşarsak şaşırmayalım.
Ama bu yıl böylesine yüksek ticaret açığı verilirken imdada turizm yetişecek. Ticaret açığındaki rekorun cari açığı da rekor düzeylere çıkarması turizm sayesinde engellenebilecek. Turizmdeki gelişmelere daha sonra detaylı olarak değineceğiz ama ilk dört ayın tablosunu özetleyelim.
Türkiye’ye ilk dört ay itibarıyla en fazla yabancı turist bu yıl geldi. Geçen yılın ilk dört ayında 5.9 milyon olan yabancı turist sayısı bu yıl 7.8 milyona çıktı. Neredeyse üçte birlik bir artış var. İşte cari açık yönünden Türkiye’yi kısmen rahatlatacak olan da turizmdeki bu gelişme.