Dış ticaretin seyri

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

İlk iki ay geçen yılla aynı düzeyde kalan, mart ayında ise geçen yılın üstüne çıkan ihracat, nisanda da artmaya devam etti. İhracat, nisanda geçen yılın yüzde 25 üstüne çıktı. Bu, çok iyi bir oran, hatta müthiş bir oran. Ama ithalat daha yüksek artmamış olsaydı… İhracat yüzde 25 artarken, ithalatta yüzde 47'lik artış var. Dış ticaret açığı ise nisanda yüzde 113 artış göstermiş durumda.

Aslında nisandaki rakamlar ilk dört ayın toplamına göre görece daha iyi. İlk dört ayda ihracat artışı (ilk iki ay hiç artış yaşanmamasının da etkisiyle) yüzde 11'de kaldı. Buna karşılık ithalatta yüzde 37 artış oldu ve dış ticaret açığı tam yüzde 153 büyüdü. Geçen yıl ocak-nisan döneminde 7 milyar dolar ticaret açığı vermiştik, bu yılki açığımız 17.6 milyar dolara fırladı.

Ancak, acaba Türkiye için normal olan geçen yılki rakamlar mıydı, yoksa bu yılki rakamlar mı? Öyle ya, geçen yılın ilk dört ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 82 olmuştu, bu yılki oran ise yüzde 67 düzeyinde. Bu oranlardan hangisi Türkiye gerçeğine daha yakın?

İhracatın ithalatı karşılama oranında son 25 yılın verilerine baktık. Yıllık bazda en yüksek karşılama oranı yüzde 81.4 ile 1988 yılında gerçekleşmiş. İkinci sırada yüzde 77.8 ile 1994, üçüncü sırada yüzde 75.7 ile 2001, dördüncü sırada yüzde 73.6 ile 1989 ve beşinci sırada yüzde 72.5 ile 2009 yılı bulunuyor. 2009 ortalamasında karşılama oranı yüzde 72.5 olmuş, ama ilk dört aydaki oran yüzde 82.1. Her ne kadar dönemler farklı olduğu için bire bir karşılaştırmak pek doğru değilse de, geçen yılın ilk dört ayındaki ihracatın ithalatı karşılama oranı, son 25 yılın en yükseği düzeyinde. Yani, özetle normal olmayan oran, bu yılki değil, geçen yılki. Bu görüşümüzü destekleyecek bir oran daha verelim. 1985-2009 dönemini kapsayan 25 yılın ortalama oranı da yüzde 64.3 düzeyinde bulunuyor.

İlk dört ayın rakamları ihracatın ithalatı karşılama oranı açısından anormal bir tabloyla karşı karşıya olmadığımızı gösteriyor. Ama bu yeter mi, geçmiş yılların ortalamasında kalıyor olmayı yeterli bulabilir miyiz?

Karşılama oranını kabaca yüzde 65 sayarsak, örneğin 10 milyar dolarlık yıllık ithalatta 3.5 milyar dolarlık ticaret açığı veriyoruz demektir. Ama ya ithalat örneğin 200 milyara gidiyorsa… Açık bir anda 70 milyar dolar olacaktır. Önemli olan orandır, demek mümkün mü?

Bu yılın ihracat hedefi 107.5, ithalat hedefi 153 milyar dolar. Bu rakamlar, yakın zamanda revize edilebilir. Biz ise, yıllık ihracatın 120, ithalatın 180 milyar dolara erişebileceği tahminimizi aylar önce dile getirmiştik. Nitekim ithalat hızlı bir şekilde bu tempoyu yakalamışa benziyor, ihracat da adeta ithalatın temposuna ayak uydurma gayreti içinde.

Türkiye'yi bu yıl en az 55 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı bekliyor. Bu, en iyimser rakam. Açık, 60 milyarı bulabileceği gibi, daha yukarı da çıkabilir. Ticaret açığının böylesine artmasının peşinden gelecek açık belli, cari işlemler açığı. Cari açıkla ilgili tahminlerde de artık 35 milyar doların altına işaret eden pek kalmamışa benziyor. Cari açığın 35-40 milyar dolar arasında gerçekleşmesi şaşırtıcı olmaz.

Dönüp dolaşıp aynı yere geldiğimizi fark ediyorsunuz, değil mi… Küresel krizin hafiflediği ya da bittiği noktada biz yine yüksek ithalat ve yüksek cari açık yaşayan kısır döngü içindeki bir ekonomik yapıyla karşı karşıya kalacağız. İyi de, bu yapı nereye kadar sürdürülebilecek?

Cari açığı finanse ettiğimiz para, sıcak para niteliğinden doğrudan yatırım için gelecek paraya dönüşürse tabii ki sorun yok, hatta bu aranıp da bulunamayacak bir durum. Ama ya bu kaynak spekülatif vur kaç için gelmeye devam edecekse… Küresel kriz bittiğinde bizi zor yıllar bekliyor demektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar