Dış ticaretin kuralları (5)
Daha önce yazdığımız “Dış Ticaretin Kuralları" başlıklı dört sohbette yabancı dil bilgisi, hedef ülkenin dilinde iletişim ve ülkeler arasındaki ticaret hareketleri ile ilgili konulara ek olarak, hedef pazar seçerken dikkat etmemiz gereken kıstaslara değinmiştik. Bugün de pazarımızı seçtiğimiz varsayarak, sonra atılması gereken adımlarımızın bazılarını konuşacağız. İşletmelerin tümü diyemesek de çok büyük bir çoğunluğu gerek ithalat ve gerekse de ihracat yaparak, az veya çok bir şekilde dış ticarete dokunuyorlar. İsterse ilk 500 firma içerisinde, isterse son 500 firma içerisinde olsun, dış ticaret yapanların ezici bir çoğunluğunda nitelikli eleman sıkıntısı mevcut. Bu da ister istemez bazı kural hatalarının yapılmasına yol açabiliyor. İşin ilgi çekici yanı ise bu hataların her zaman olumsuz sonuç vermemesi. Zira alan memnun, satan memnun durumlarında, ortaya çıkan hatalar da can alıcı değilse, karşılıklı hoşgörü veya küçük tavizlerle sorunlar çözülüp işler hal yoluna sokuluyor. Ancak asıl olan, işlerin baştan yanlışsız yapılması olduğundan işin en başında, başka bir deyişle teklif aşamasında adımların doğru atılmasında fayda vardır. Hedef pazarınızdaki müşterilerin iletişim detaylarını veri tabanlarından, internetten, fuarlardan veya para vererek bu işi yapanlardan buldunuz diyelim. İlk iş olarak hemen güzel bir e-posta iletisi hazırlayarak kendimizi tanıtmaya çalışıyoruz. İşin doğrusu da bu zaten. Burada, tanıtım e-postası yazarken dikkat etmemiz gereken bazı önemli noktaları 12 Eylül 2017 tarihli ve “Tanıtım Yazısı" başlıklı sohbetimizde belirtmiştik. Bu sohbetimize değinerek vurgulamak istediğimiz konu ve sorumuz şu “Size gelen iletilere nasıl davranıyorsunuz?”
Günümüzde hepimiz bir iletişim saldırısı altındayız. İlgi duymadığımız sonsuz sayıda konuda ve hatta bize özellikle itici gelen konularda bile ileti almak durumundayız. Üstelik buna, elimizdeki önleme gereçlerine karşın tümüyle engel olamıyoruz. Şunu düşünmeden edemiyorum; “Bizler böylesine yoğun gelen ileti saldırısı altında neler yapıyoruz?” Bu madalyonun ters tarafına bakalım ve şunu düşünelim; “Bizim tanıtım iletisi gönderdiğimiz muhataplarımız, bu iletilere nasıl davranıyor?”
İletilerimizde öncelik vermemiz gereken unsur “Konu başlığı" olmalıdır. Eğer konu başlığı kısmı, sizi hiç tanımayan, kim olduğunuzu ve ne yaptığınızı bilmeyen bir alıcıya ilgi çekici gelebilecekse, gönderdiğiniz iletinin açılma olasılığı yüksek olacaktır. Açılacaktır demiyorum zira o durumda bile açılmadan silinebilir. Ek konulmadan, iletilerimizi alacak olanların endişelenmeden bakabilecekleri bir yapıda yollanan e-posta iletileri, bizi amacımıza daha hızlı taşıyabilecektir. “Tekliften söz etmiştiniz, onu ne yapacağız" diye sormayın. Zira iletinizin açılmama olasılığı varken, göndereceğiniz teklif hiçbir işe yaramayacaktır. Diyeceğimiz şu ki, hiçbir zaman teklifinizi kendinizi tanıtmak için yollayacağınız yazınızın ekine koymayın. Bakmayın siz Uzakdoğu iletilerine, böyle iletilerin arkası da pek güvenli olmayan ilişkilere açılıyor.