Dış ticaretin ilacı; ileri teknoloji ve yüksek katma değer
İthalat 2015 yılı boyunca toplam yüzde 14,4 düştü. Bu düşüş yüzde 8.7 ihracat kaybına kıyasla sert bir geri çekilmeydi. Sadece 26 Kasım’daki Rusya uçak krizinin etkilerini yansıtmadı. Aynı zamanda İran, ABD ve AB ülkelerini kapsayan geniş çaplı bir düşüşün hakim olduğunu işaret etti. Toplam ithalat içindeki payıyla ağırlıklı düşüşte ilk sırada Rusya, ikinci sıradaysa İran’ın yer aldığını görüyoruz. İhracat kayıplarındaysa en büyük pay Irak ve Almanya pazarında yaşanıyor. “Ne de olsa 26 Kasım’a kadar Rusya ile olan iyi ilişkilerimiz var” diyoruz. Bu ülkeye ihracattaki keskin düşüş 2016 yılında artarak sürecek olsa da, toplam ihracattaki payı sadece yüzde 2.5 ile sınırlıdır. Bu nedenle Rusya, daha çok hazır giyim konfeksiyon gibi belirli sektörlerdeki ihracatı etkisi alan bir olumsuzluğu tetiklemektir.
Kolaycılığımız burada da peşimizi bırakmıyor
Miyamoto Musashi, “strateji çizerken önemli olan uzakta olabilecekleri yakından görmek, yakındakilere de uzaktan bakmak” derken bizim sanayi, üretim, dış ticaret politikaları tercihlerimizdeki aymazlıkları çok iyi ifade ediyor. Rusya ile aramızdaki uçak krizi, enerjideki sorunun sadece dışa bağımlılıkla açıklanamayacak kadar derin bir miyopluğun ürünü olduğunu öğretti. Kendimizi hem doğalgaza, hem de bir bağımlı kılacak kadar kolaycılığa kaçmayı tercih etmişiz. Miyopluk bize yüzde 55 enerjide doğalgaza bağımlılık getirmiş. Halen doğalgaz yatırımları devam ediyor. Neden diye sorarsanız, cevap hazır; “Başka sürekli enerji kaynağımız yok.” Rüzgâr, güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerjiler, sürekli olmayan enerji kaynaklarıdır. Oysa doğalgaz, HES, nükleer, linyit gibi kaynaklar; yeterli rüzgar ya da güneş olmadığında üretim gerçekleştiremeyen yenilenebilirlere kıyasla sürekli enerji kaynaklarıdırlar.
Aynı durum dış ticarette Dahili İşlem Rejimi’nde (DİR) de yaşanmaktadır. Yıllar yılı yüksek teknolojiye dayalı, katma değeri yüksek ürünlere yönelik dış ticarete ağırlık vermemiz gerekirken, biz ihracatımızın yüzde 70’ini DİR’e bağlamış durumdayız. Geçici olarak ithal edilen ürünleri belirli bir işlem gördürüp ihraç ediyoruz. Kısa zamanda; şartlı muafiyet, eşdeğer eşya kullanımı, geri ödeme, ihracat sayılan satış ve teslimlerle ilgili askıya alma gibi alt uygulamalarıyla sürekli suiistimale maruz kalan bir uygulama olup çıkıyor karşımıza. İhracatçıya küresel rekabet koşulu oluşturmak olan bu uygulama sistem üzerindeki herkesi kolaycılığa itiyor. Descartes bir kez daha yıllar öncesinden uyarsa da, maalesef bize ışık tutacak yüksek teknolojili, katma değerli üretime sırtımızı dönerek, görüp göreceğimiz kendi karanlığımız oluyor.