Dış ticaretin de yüzü asık
Bir öncekinden daha iyi bir yıl olmasını dileyerek başladık yeni seneye, ama neredeyse her konuda kara bulutlar tepemizden bir türlü gitmiyor. Daha Ocak ayının dış ticaret verilerini analiz etmeye fırsat kalmadan 6 Şubat’ta meydana gelen korkunç felakete uyandık. Etkisi uzun yıllar devam edecek olan bu büyük afet bir yanda dursun, olası Doğu Anadolu depremi ile olası Marmara depremleri de hem halk hem de piyasalar üzerinde karamsar havanın esmesine sebep oluyor.
Biz dönelim dış ticarete ve evvela Ocak ayına göz atalım. 2022 Ocak’ı ile kıyaslandığında açık %38,4 oranında artış gösterdi. Bahse konu rakam 10,3 milyar dolardan, 14,2 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise %63’den %57,6'ya geriledi. İhracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 10,4 artış göstererek 19,3 milyar, ithalat ise %21 artışla 33,4 milyar olarak tamamlandı.
Burada atlamamak gereken bir detay var; 2022 yılının Aralık ayında gerçekleşen ihracatımız 20,7 milyar dolar olarak gerçekleşmişti, yani geçen yılın aynı ayına göre artış olsa da bir önceki aya göre bir düşüş söz konusu. Avrupa’daki daralmanın burada kendisini gösterdiğini söylemek mümkün.
Peki Şubat’ta işler nasıl gitti, bir de ona bakalım. 2023 Şubat ayı bir önceki yılın aynı ayına göre; ihracatta bu kez düşüş ile tamamlandı. Oran ise %6,4. Bir önceki aya göre düşüş çok yüksek olmasa da, global krizin yavaş da olsa arttığını ortaya koymuş oldu. Bu dönemde ihracat 18,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. İthalat ise artışını sürdürdü ve %10,6 oranında üzerine koydu. Gerçekleşen rakam 30,8 milyar dolar olurken, dış ticaret açığı bir önceki aya göre düşüş gösterdi ve 12,2 milyar dolarla tamamlandı.
İhracattaki düşüş doğal olarak ithalatta da aynı oranlarda gerilemeye neden oldu diyebiliriz. Buraya kadar rakamların pek de iç açıcı olmadığını görmüş olduk. Sebepleri irdelemek gerekirse; enerji maliyetlerinin savaşın etkisiyle aşırı yükselmesinin ithalat rakamı üzerinde önemli bir olumsuzluk yarattığını söylemekle başlayabilirim. Öte yandan belirttiğim gibi ana müşterimiz olan Avrupa’daki global düşüş ve tam resesyon denemese de var olan durağanlık ve gerileme, ihracatımızın düşmesine sebebiyet vermekte.
Bunlar Kaf dağının görünen yüzleri, görünmeyen yüzünde ise, dilimizde tüy bitiren markalaşma ve katma değerli ürün üretememe zafiyetinin sürmesi ve konuda olumlu neredeyse hiçbir adımın atılmaması; seçim döneminde oluşumuz ile borçlanma maliyetlerinin yüksek seyri, firmaların finansmana erişememesi, Türk Lirası’nın değerlenmesi ile yüksek enflasyon arasındaki aşırı orantısızlık, paritenin dolar lehine seyri gibi faktörler yer almakta. Depremin etkilerini ve ihracata yansımalarını ise henüz görmedik bile.
Aslında bu cümlelerim reçeteyi de ortaya koyduğu için ilave bir yoruma lüzum kalmamış olsa gerek, ne yazık ki dış ticaretimizin de yüzü aynı bizlerinki gibi, bir hayli asık. Tabloyu olumlu hale getirebilmenin önündeki engel ve zorluklar bir yana dursun, biran önce yeni pazarlara girme konusunda da somut adımlar atmak gerektiğini unutmadan ve umudumuzu yitirmeden üretimi, markalaşmayı ve katma değerli ihracat yapabilmeyi hiç usanmadan tekrar etmeli ve başarmak için her şeyi yapmalıyız. Başka da bir şansımızın olmadığını da ekleyerek noktayı koymuş olayım.