Dış ticaret verileri alarm vermeyi sürdürüyor!
Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın işbirliğiyle oluşturulan, nisan ayına ilişkin geçici ticaret verileri olumsuzlaşan beklentilerin yönünü değiştirebilecek bir görünüm sergilemiyor. Bir yıl öncesinin aynı dönemine göre ihracatımız yüzde 10,2 ve ithalatımız yüzde 11,9 oranlarında daralmış; dış ticaret açığı yüzde 16,3 kadar gerileyerek 4,2 milyar dolar seviyesine gerilemiş.
Açıklanan rakamlar, bu yılın makroekonomik hedeflerini ve iyimser çizgide tutulmaya çalışılan beklentileri desteklemiyor. Geçen sene yaşanan yüksek oranlı daralmaların, bu sene de çift haneli olarak devam etmesi olumlu düşünmeyi olanaksızlaştırıyor; zira bir önceki sene olumsuzluğu açıklamak için kullanılan gerekçelerin artık anlamsızlaştığı dikkat çekiyor.
Geride bıraktığımız senenin nisan ayında piyasa fiyatları ile yapılan değerlemelerin rolü fazla idi. Euronun diğer paralara karşı hatırı sayılır ölçüdeki değer kaybı, hem siparişleri ve hem de dolar bazlı değerlemeleri olumsuz etkilemişti; bu nedenle Avrupa Birliği ülkelerine yapılan ihracat hem gerilemiş, hem de olması gerekenden daha düşük görünerek toplam içindeki payı yüzde 39,5 düzeyine gerilemişti. Küresel düzeyde emtia fiyatlarında yaşana sert gerilemeler de benzer etkiler yaratarak görünümdeki olumsuzlaşmayı pekiştirmişti.
Bu senenin Nisan ayı için durum oldukça farklı! Evet, olumsuzlaşan beklentiler nedeniyle gelen dış alım siparişleri artmıyor veya azalıyor; ancak euronun değerindeki toparlanma ve emtia fiyatlarındaki zorlamalı yükseliş, yaşanmakta olan olumsuzlukları kısmen gizliyor! Avrupa Birliği’ne yapılan ihracatın yüzde 7,5 oranında artmış gibi görünmesi, tüm gerçeği temsil edemiyor! Bu görünüme rağmen toplam ihracatın, nasıl olup ta çift haneli oranlarda daraldığının hesabını vermek zorlaşıyor!
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış verilerin, bir ay öncesine göre sergilediği nispeten düşük oranlı gerilemelere bakarak kendimizi aldatmayalım!
Nisan ayı dış ticaret verileri, Türkiye ekonomisinin güçlü bir şekilde durgunlaşmaya devam ettiğini söylüyor; ihracat ve ithalat verilerinde yaşanan gerilemeler, dış satım ve iç talep konularında olumlu düşünmeye izin vermiyor. Net hizmet gelirlerinin rahatsız edici bir şekilde daralıyor olması ise, ticaret açığında yaşanan gerileme ile teselli olanağını sıfırlıyor; cari açığın daha fazla küçülemeyeceği beklentisini ön plana çıkarıyor. Durum böyle olunca iflas erteleme başvurularındaki patlamaya ve kayıtlı istihdamdaki gerilemelere şaşırmamak gerekiyor!
Ayrıca gelişen ekonomilerdeki durgunlaşma ile tetiklenen eğilimlerin, gelişmiş ekonomilerde sebep olduğu gelişmeleri de dikkate almak gerekiyor. Yeni devlet politikaları niteliğinde şekillenmekte olan radikal olasılıklar, daha zorlu bir dönemin ufukta olduğu endişesini güçlendiriyor. İngiltere’nin arayışları, Fransa’daki grev dalgasına yönelik müdahalelerin sertliği, Perşembe günü Alman Meclisi’nde oylanması beklenen soykırım tasarısı, para politikasındaki gevşemelere ve negatif faizlere rağmen Avrupalı girişimcilerdeki yatırım eğiliminin hızla geriliyor olması türünden gelişmeler bizim için iyi şeyler söylemiyor! İlişkiler iyiye gidemiyor ve konuşmaktan kaçınılan konuların ayak sesleri daha yoğun bir şekilde hissediliyor! En önemli ihracat pazarımızdaki konumumuzu korumak ve geliştirmek giderek zorlaşıyor!
Dimyat’a pirinç almaya giderken evdeki bulguru da kaybetme olasılığı güçleniyor! Hükümeti ve Merkez Bankamızın yönetimini değiştirmiş olmak, umulan rahatlamayı sağlayamıyor! Söylem ve eylem uyumu tesis edilemiyor, muhtemel çılgın girişimler sağlam bir zemine oturtulamadığı için evdeki hesapların çarşıya uyma olasılığı gerilemeye devam ediyor! Yan tesirlerin öngörülen faydadan daha büyük olabileceğini görenler, fırsat buldukça risklerini azaltmaya devam ediyor; borç alacak zincirinde yaşanan kırılmalar gerektiği şekilde onarılamıyor!