Dış ticaret dünyası
2024 yılı ihracat hedefimizi TİM Başkanı Sn. Mustafa Gültepe, 402 milyar dolar olarak ilan etti. Geçtiğimiz gün birlikte yer aldığımız televizyon programında da ihracata bağlı ekonomik büyüme hedefinin hayli iddialı olduğunu düşündüğümü belirttim.
Başkanı dinledikçe ihracattaki artış hedefinin üzerine bir hayli çalışıldığını anladım ve bir hayli de mutlu oldum. Başkan’ın değerlendirmelerine ve hedefe nasıl ulaştıklarını belirtmeden önce evvela bazı verileri hatırlayalım isterim. Küresel ticarette büyüme oranlarına bir göz attığımızda 2022 yılında %5,6’lık oranın 2023’de 0,2 olarak gerçekleşirken, 2024 hedefinin 2,4, 2025 hedefinin ise 2,7 düzeylerinde tahmin edildiğini görüyoruz.
Diğer bir deyişle, enflasyonla mücadele eden dünyanın büyümeyi ikinci planda tutarak dengeli para politikasını daha fazla önemsediğini görüyoruz. Ülkemiz dış ticaretindeki değişime baktığımızda ise 2022 yılı ihracatımızın neredeyse aynısını 2023 yılında da gerçekleştirdiğimizi ithalatta ise binde 5 oranında düşüş olduğunu görüyoruz.
255,8 milyar dolarlık yıllık ihracatımızın ancak 7,36 milyar doları yüksek teknoloji ürünlerinden oluşurken, 361,9 milyar dolarlık ithalatımızın ise 31,11 milyar doları yüksek teknoloji ürünlerinden oluşmakta. İhracatımızın 69,3 milyar doları orta düşük teknoloji, 74,5 milyar doları ise düşük teknoloji ürünlerinden oluşurken, ithalatta ise tablo ağırlıklı orta düşük teknoloji ürünlerinden meydana geliyor.
Toplam ihracatımızın yüzde 56,3’ü AB topraklarına yapılırken, yüzde 25,5’u ise Asya ülkelerine gerçekleşiyor. Yani aslında Afrika, Amerika ve Uzak Asya ülkelerine yönelik ihracatlarımız toplam içerisinde bir hayli küçük bir paya sahip. Bu oranın düşüklüğü, aslında gidilecek pek çok yeni pazarın olduğu gerçeğini de ortaya koyuyor.
TİM Başkanı’da özellikle ABD’ye yönelik ihracatlarımızda artışı öngördüklerini belirtti ki, Türk Lirası’nın değerlenmesi ile fiyat tutturmak ne denli kolay olabilir, bunu da göreceğiz. Avrupa topraklarından ithalatımız ise tüm ithalatımız içerisinde yüzde 53,8’lik bir paya sahip olurken, Asya’dan yapılan ithalat oranı ise yüzde 21,9’lar seviyesinde. 255,8 milyar dolarlık ihracatın 129 milyar doları hammadde ve ara mallar iken, 91 milyar doları tüketim malları.
Yatırım malları ihracatımız ise sadece 33,7 milyar dolar. İthalatta ise, yüzdesel olarak bakıldığında hammadde ve ara mal ithalatı yüzde 72 iken, tüketim mallarındaki oran 2022’ye göre artarak yüzde 13’e yükselmiş durumda. Aynı oran 2022’de yüzde 8,2 idi. Yani 2023’de paramızı yatırımdan daha çok tüketime harcamış görünüyoruz.
Dünya enflasyon ile mücadelesinde önemli bir noktaya geldi, resesyon belli ölçülerde düşüşe geçti. Bu durum 2024’ün belki son çeyreğinde belki biraz daha önce faizlere ve tüketici eğilimlerine yansıyacak ve durağanlık yerini yeniden canlılığa bırakacak. Ancak özellikle Batı ülkelerinin, yazımın en başında belirttiğim büyüme oranlarına baktığımda son derece ihtiyatlı davrandığını söylemek mümkün.
TİM Başkanı Gültepe, 2024'te 267 milyar dolarlık mal ve 135 milyar dolarlık hizmet ihracatı olmak üzere toplamda 402 milyar dolar ihracat hedeflediklerini, özellikle dünyada en fazla alım yapan ülkelere daha fazla ticaret heyeti yapılacağını, uzak pazarları yakın etme çabasının süreceğini dile getirirken, ticari heyetlerin sayısının artarak devam edeceğini belirtti. Yani aslında yol haritasını ortaya koymuş oldu. Tabi kurun ihracat üzerindeki etkisini bu değerlendirmelerde nasıl bir yere koyduklarını doğrusu merak etmiyor değilim.
Başkan’a 1,57 dolar civarında olan ihracat kg. fiyatımıza ilişkin hedefi sorduğumda 2 dolarları bulacağı yanıtını aldım. Çünkü asıl önemli olanın yüksek ciro yerine kârlı veya diğer bir deyişle katma değerli işlerin artması olduğunu hepimiz biliyoruz. O yüzden bu rakam son derece önemli.
TİM’in ihracattaki artış hedefi aslında bir anlamda da büyüme öngörüsünü ve ülke ekonomisinde de önemli bir büyümenin hedeflendiği gerçeğini de ortaya koyuyor. Bense bir iktisatçı olarak enflasyon ile mücadelede büyüme hedefinin doğru olmadığını, mali disiplinin daha önemli olduğunu, zira agresif büyüme hedeflerinin yeniden fiyat artışları getireceğini ve başa sarma riskimizi arttıracağını savunmaya devam ediyorum.