Dış siyasette uygulanacak altın kurallar

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ [email protected]

Hükümetimizin dış politika gündemini son günlerde İsrail'le ilişkiler dolduruyor. Bu politikanın değerlendirilmesi medyada o kadar sık yapıldı ki, konuyu benim ele almam boşuna olur. Ancak, İsrail ile ilişkilerimizden yola çıkarak, dış politika tartışmalarımızda hüküm süren kuralsızlığı inceleyebiliriz. Acaba, şu anda gerek iktidarın gerek muhalefetin dış politika söylemi, Türkiye gibi bölge ve dünya devletliğine talip bir ülkenin sahip olması gereken seviyeye uygun mudur?

Sizin aklınıza benimkine gelenden daha fazlası gelecektir ama birkaç örnek sunayım. Geçen hafta iktidar partisine mensup bir genel başkan yardımcısı, hükümetin Suriye politikasını eleştiren ana muhalefet liderinin tutumunu kendisinin mezhebiyle ilişkilendirdi. Laik Türkiye Cumhuriyeti böyle bir bölünme ekseninin oluşmasını engellemiş iken, Sayın genel başkan yardımcısının bu bölücü ekseni geri getirmesi acaba bizi içte ve dışta daha güçlü mü kılar, yoksa daha zayıf mı?  Bir örneğimizi de ana muhalefet partisinden verelim.  Genel başkan yardımcısı sıfatını taşıyan bir temsilci, Başbakanımıza Amerika'da bir Musevi örgütü tarafından  ödül verilmesinden yola çıkarak ilan etti: "Başbakanımız ödülü almış, karşılığını vermektedir." Hemen ekleyelim, bu tepki, daha önce iktidar partisinden ana muhalefete yönelik İsrail avukatlığı ithamına cevaben verilmişti. Ancak, iktidar partisini bu isabetsiz değerlendirmeye iten de, ana muhalefet liderinin iktidarın ülkeyi sattığına dair isabetsiz değerlendirmeleriydi.

Demokrasilerde muhalefetin iktidarı, iktidarın da muhalefeti eleştirmesi tabiidir, zaruridir. Bu her yapılanı eleştirmeyi gerektirmez, eleştirilerin seviye düşüklüğüyle malul olmasını zorunlu kılmaz. Seviyeli eleştiri her zaman mümkündür ama bunu beceremiyor, kişilere saldırıyoruz. Eleştirilmesi gereken olgu izlenen politikadır. Politikayı yapan ve uygulayanların iyi niyetinden, kendi anlayışlarına göre memlekete hizmet etmeye çalıştıklarından kuşku duymamalıyız. Eleştirilerimizi uygulanan politikayı düzeltmek amacı yönlendirmelidir. Yeterince bilgi edinmeden, eleştirmeyi araç değil amaç olarak benimseyerek yola çıkınca, insanlara haksızlık yapıyoruz, toplumu  kutuplaştırıyoruz, ülke dışına da bölünmüş ve zayıf bir görünüm veriyoruz.

Bu durumdan çıkma için herkesin uyması gereken altın kuralları tekrar sıralayayım:

1. Şahışlar değil, politika eleştirilmelidir.

2. Her yapılanı eleştirmek diye bir mecburiyet yoktur.

3. Politika yapanların ve uygulayanların, bunları eleştirenlerin iyi niyetli, ülkesini seven kişiler olduğu, en iyi biçimde hizmet etme gayreti içinde oldukları  peşinen kabul edilmelidir,

4. Eleştiri konusu yapılan her konu önceden incelenmeli, eleştiriler doğru bilgiler üzerine inşa edilmelidir.

5. Partilerin görüşlerini kimin dile getireceği, neler söyleyeceği önceden belirlenmelidir. Bir partinin lider kadrosunda yer alan bakan, genel başkan yardımcısı ve benzeri şahsiyetlerin başbakan veya parti başkanına yaranmak ya da kendileri için puan toplamak maksadıyla beyanlarda bulunmasına olanak tanınmamalıdır.

6. Hitaplarda genel terbiye kurallarının dışında ifadeler kullanılmamalıdır.

Bu kurallara uyulsa dış politikamız daha başarılı olmaz mı?  Ne dersiniz?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019