Dış politikamızda maceraya yer olmayan bir ülkeyiz!
Ülkemiz savaşa girmeyeli yüzyıla yaklaştı. Tabii, bu dönemde hiç silahlı güç kullanmadığını söylemek doğru olmaz. 1950’de Birleşmiş Milletler kararına uyarınca Kore’ye asker gönderdik; böylece 1952’de NATO’ya girdik. Daha sonra Menderes ve Özal dönemlerinde Irak’a başbakanlar asker göndermeyi isteseler de, bu girişimler başta bizatihi Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından desteklenmedi, böylece savaştan uzak durduk. Silahlı müdahalede bulunduğumuz tek olay 1974’te Albaylar Juntası’nın Kıbrıs’ı Yunanistan’la birleştirmek için giriştiği darbe karşısında, garantörlük hakkını kullanarak gerçekleştirilen müdahaledir. Hukuka uygun ve soydaşlarımızı korumak için yapıldığından şüphe duyulmadığı için bu eylem güçlü bir uluslararası tepki görmedi. Yunanistan da Türkiye ile savaşmayı göze alamadı.
Ülkemizin savaşlardan uzak durmuş olması büyük bir nimettir. Barış içinde geçen sürede ülkemiz daha mamur hale gelmiş, iktisaden ilerlemiş, nüfusumuz da artmıştır. Kendimizi çevremizde savaş yaşamış ülkelerle mukayese ettiğimizde, savaş yaşamamış olmanın kazançları daha da iyi görülecektir. Herhalde en büyük kazanç insanımızın büyük acılar yaşamaması, ülkemizin başka ülkelerin işgal çabalarına hedef olmaması, işgal görmemesidir. Ardından da maddi kayıplara uğramamış olmak, refah yolunda ilerleyebilmiş olmak gelir.
Bir ülkenin savaştan uzak durması kendiliğinden gerçekleşen bir durum değildir. Siyasi liderlerin ülkeyi savaşa sokmamayı öngören stratejiler oluşturmaları, politikalar izlemeleri gerekmektedir. Örneğin İkinci Dünya Savaşı sırasında gerek Mihver devletleri gerek Müttefikler Türkiye’yi savaşa sokmak için ısrarlı girişimlerde bulunmuş, baskı yapmışlardır. Rahmetli İsmet İnönü’nün uyguladığı iyi tasarlanmış, kararlı politika sayesinde savaş dışında kalınabilmiştir. Daha sonraki dönemlerde de, savaşlara girme vesileleri çıkmışsa da bunlardan uzak durulmuştur. Şu sıralarda Cumhurbaşkanımız, ABD ile birlikte Irak’ın işgaline katılmamızı istediğini dile getirerek, o dönemde istifademize sunmadığı düşüncelerini açıklamakta, eski yoldaşlarını ise bunu engellemekle suçlamaktadır. Bu hatayı tekrarlamayacağız diyerek de, Suriye’ye bir askeri müdahale planlandığı izlenimi yaratmaktadır. Bu izlenimin yanlış olmasını temenni ederim. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler ve NATO kararı olmadan, kendi başına Suriye’ye bir müdahaleye girmesi, ülkemizi hukuki temeli tartışmalı bir savaşa sokar. Bu çatışmada karşımızda Suriye, Rusya ve İran olur. İşi kendimiz başlatırsak, NATO bizi savunmayabilir. Dolayısıyla, şu anda savaş tamtamları çalmak değil, barış yollarını zorlamamız gerekiyor. Dış politikamızda macera marjı olmayan bir ülke olduğumuzu unutmayalım.