Dış politikada iki “özürlü” gelişmeye Suriye'de yeni adım eklenmeli
İsrail, Mavi Marmara baskınıyla ilgili Türkiye’den özür dilemesinin ardından, tazminat ve Gazze’ye İsrail’in Aşhod Limanı'ndan yardım imkanıyla ambargoyu yumuşatan mutabakat metnini Roma’da parafe etti. Mutabakat iki ülkenin onaylamasıyla hemen hayata geçecek. Büyükelçiler atanacak.
Böylece altı yıllık sorun İsrail’in bu “özür” açıklamasıyla mutabakata bağlanmış olacak. Aynı gün bir başka “özrü” bizim Cumhurbaşkanımız ortaya koydu. Rus uçağını düşürme konusunda şehit pilotla ilgili “özrü” ve tazminatı kabul edebileceği anlamına gelen açıklaması, önce Rusya’da ardından Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Kalın’ın açıklamasında gündeme geldi.
Bu iki gelişme bu iki ülkeyle yaşanan kriz nedeniyle ülkemizin dış ticaret ve turizmde uğradığı önemli kayıpları hatırlatırken, yeni dönemde olumlu gelişmelerin dış ticaret ve turizm alanında canlanmaya yol açacağı yorumlarına yol açtı.
Başbakan Yıldırım’ın iktidarının ilk günlerinde dış politika konusuna değinirken amaçlarının, “Düşmanları azaltmak, dost kazanmak” temeli üzerine yürütüleceğini açıklamıştı. Bu iki yeni adım bu yönde önemli ve olumlu gelişmelere yol açacaktır.
Yıldırım, dünkü konuşmasında bu yoldaki adımların süreceğini açıklayarak, Mısır’la ilişkilerin normalleşmesi adımlarının da atılmaya başlayacağını söyledi.
Şimdi bunlara üç önemli gelişmenin daha eklenmesi gerekir. Bunlardan biri Kıbrıs sorununun çözümü. KKTC ve Güney Kıbrıs liderleri bu konuda önemli ilerlemeler sağlayan müzakereleri yürüttüler/yürütüyorlar. Bir diğeri Mısır’la ilişkilerin normalleştirilmesi. İsrail’le normaleşmenin ardından, Mısır’la ilişkilerin normalleştirilmesi sağlanırken, Ortadoğu coğrafyasında barışçıl iki adımın daha atılmasına ihtiyaç var. Bunlardan biri Merkezi Irak yönetimiyle ilişkilerin normalleştirilmesi. Diğeri son nokta olarak Suriye politikasının yenilenmesi...
Suriye ile büyük yakınlık içersinde olmanın ardından, “Esad'sız Suriye” talebimizle başlayan, PYD’ye fren esaslı politikamız bizim bu alanda etkin politika yürüten Rusya ve Amerika ile ayrı noktada bir politik yol izlememize ve “yalnızlığa” itilmemize yol açtı. Suriye’den ülkemiz sınır bölgelerine saldırılar ve terör ihracını gündeme getirdi. PKK’nın sınır kasabalarında özerklik girişimlerine, hendek politikalarına sebep oldu.
Türkiye’ye yaklaşık 3 milyon Suriyeli mülteci geldi ve bunların bir kısmı Ege’den derme çatma botlarla Yunanistan’a geçip, Avrupa’ya gitmeye çalışınca, binler/onbinlercesinin Ege sularında boğulmaları dramı yaşandı.
Ülkemize gelenlerin sadece yüzde 10’u kamplarda yer alırken, diğerleri ağırlıklı olarak sınır kentlerimizin demografik yapısını hızla değiştirdi. Çoğunun kalıcı olacağı gerçeği de ülkemize uyum için ve çocuklarının eğitimi için yeni düzenlemeler yapmamızı zorunlu kıldı.
Bana göre bu tablo Başbakan Yıldırım’ın “düşmanlıkları azaltalım, dostlukları çoğaltalım” dış politika söyleminin gerçekleşmesi için en önemli dış politika değişiminin Suriye’ye dönük olması gerekliliğini ortaya koyuyor.
Ancak henüz bu alanda bir politika değişikliği gündeme gelmedi. Sadece Rusya ile gerginliğin sonlandırılması, İsrail ilişkilerinde yumuşama, bu konuda da yeni girişimler, politika değişikliği adımlarına imkan sağlanacağının müjdesi oldu...