Dış gelişmelere duyarsız kalmak iyi değildir
AB Parlamentosu bir kararla Türkiye’yi Ermeni soykırımını tanımaya davet etmiş. Yakında başka kuruluşların da benzer kararlar alması muhtemeldir. 1915 olaylarının yüzüncü yılında Ermenistan ve Ermeni diasporasının uzun süredir olayları soykırım olarak nitelemeye dönük bir kampanya yürüttükleri biliniyordu. Hükümetimiz buna karşı ne önlemler aldı, kamuoyumuz bilgilendirilmedi. Genel kanı kapsamlı bir faaliyet yürütülmediğidir. Nitekim Papa’dan ve AB parlamentosundan başlayan, yarın başkalarının da katılacağı bir bildirimler yağmuruna tutulmamız, pek etkili olunamadığını gösteriyor.
1915 olayları tarihin iftihar edilecek bir sayfasını oluşturmuyor. Batılı dostlarımızın görmeyi istemediği husus, bu olayların çok uluslu imparatorlukların dağılma sürecinde, her milletin mümkün olan en geniş toprakları elde ederek kendi, bağımsız devletini kurma mücadelesinde diğerlerine kuralsızca saldırmasının yarattığı bir katliamlar dizisini oluşturduğu, sadece Türklerin durup dururken giriştiği bir eylem olmadığıdır. İmparatorluk Rumeli ve Kafk aslardan çekilirken, çekildikleri yerlerden Türk-Müslüman unsurların temizlenmesi işlemi de olanca hızıyla devam etmiş, çok kişi ölmüş, öldürülmüş ya da sürülmüştür. Keza Türkiye savaşa girdikten sonra Doğu Anadolu’da ilerleyen Rus kuvvetleriyle birlikte hareket ederek bölgeyi Türklerden temizleme işini kimlerin yürüttüğünü isterseniz söylemeyeyim. Bu varlıksal mücadelelerde büyük emellere yönelen küçük topluluklar en fazla kaybı vermişlerdir.
Sözlerimin yanlış anlaşılmasından endişe ederim. Olanları anlayışla karşılayalım diye bir düşünceden hareket etmiyorum. Bir daha böyle şeylerin yaşanmasını istemiyorsak, yaşanılan acıların bazılarına ait olup, diğerlerinin suçlu ilan edilmesinde ısrar etmek yerine herkesin birbirinin acısına ortak olması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Papalık, AB parlamentosu ve diğerlerinin izlediği yolun sadece düşmanlıkları canlı tutmaya yarayacağını sanıyorum. En yüksek yetkililer, kızgınlıklarını, söylenenlere ve alınan kararlara değer vermiyoruz, “Bir kulaktan girer, öbüründen çıkar,” diye özetlemişler. Bu yaklaşımın toplumda yaygın kabul gördüğünü anlamak için çevrenizle biraz sohbet etmeniz yetebilir.
Bugün karşılaşılan durum önlenebilir miydi? Bilmiyorum. Ancak, geçmişten farklı olarak, yurt dışındaki dostlarımız ülkemizi savunacak gücü kendilerinde bulamıyorlar. Yönetimimiz giderek liberal demokrasiden uzaklaşıyor, kendine göre tanımlarla ileri demokrasi olduğunu iddia ediyor, eleştiren herkese zarafetten uzak ifadelerle meydan okuyor, çelişkilere düşüyor, kimseyle geçinemiyor, yalnızlığa itilmiş durumda. Dış politikanın olmazsa olmazları terbiye, sabır, ikna gözetilmiyor. Zemin kaybediyoruz. Kimse Türkiye aleyhine konuşmaktan çekinmez oldu. Ermeni bildirileri sadece örnek. Aldırış etmiyoruz. Dış politika gelişmelerinin uzun vadeli etkileri vardır. Gelişmelere duyarsız kalmak iyi değildir.