Dış Denge
Makro ekonomide analizler kimi zaman yeni kavramlar üretilerek farklılaştırılır. Bu kavramlardan birisi de iç ve dış dengedir. İç denge bütçe dengesidir. Bir ekonomide bütçe fazlası var ise, ya da bütçe açığı düşük ise, iç dengenin kurulduğu kabul edilmekte. Bunun için AB kriteri (Bütçe açığı/GSYH) olan %3 düzeyi alınmakta. Geçen haftaki yazımda da belirttiğim üzere birçok AB üyesi ülkede bu oran yüksek. Bunun bir sonucu olarak kamu borç stoku/GSYH oranı da yüksek.
Dış denge ile kast edilen cari işlemler dengesi. Eğer bir ülkede cari fazla var ise, ya da cari açığın GSYH’ye oranı düşük düzeylerde seyrediyorsa dış denge kurulmuştur. Dış dengeyi kuran ülkeler çoğu zaman dış ticaret açığı olmayan ya da düşük düzeyde olanlardır. Dünyada cari fazla veren ülkelerin başında Çin, Almanya, Petrol ihracatçısı ülkeler gelmekte.
Bu iki dengenin biri birinden kopuk değil. Kimi zaman ikisi birden bozulur, yani ekonomide bütçe açığı ve cari açık birlikte yüksek düzeylerde seyreder. İktisatçılar bu durumu ikiz açık olarak nitelendirir. İkiz açıkta başı çeken ülke ABD’dir. Ancak bu durum ABD’nin işine gelmekte. Çünkü ABD doları rezerv para olduğu için cari açık vererek bütçe açığını kolaylıkla finans etmekte.
Eğer bir ülke de cari açık süreklilik gösteriyorsa döviz kuru riski hep olur. 1980 sonrası artan sermaye hareketleri, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin hükümetlerinin daha rahat borçlanmasının yolunu açtı. 1990’lı yıllarda gelişmekte olan ülkeler, 2000’li yıllarda gelişmiş ülkelerin kamu borçlanması hızla arttı. Bu eğilim 2007/2008 krizine de zemin hazırladı. Kriz sonrası ikiz açık sorunu devam etti. Aşırı borçlu ülkeler açığın yarattığı sorunları hissetti. Fakat küresel likidite bolluğu nedeni ile cari açık veren ülkeler çok fazla sorun yaşamadı.
2014 yılından bu yana ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz artırımına gideceği sinyalleri güçlenince, cari açık veren ülkelere yönelik sermaye akımının da yavaşlayacağı tahmin edildiğinden finans çevrelerinde bu ülkeler için telaş başladı. Cari açık/GSYH oranı yüksek olan ülkeler mercek altına alındı. Bu ülkelerin dış borçlarının vadeleri, kamu borçlanma oranları, merkez bankası rezervleri daha fazla izlenir oldu.
Bu ortamda IMF hafta içinde “2015, Dış Âlem Raporunu” yayınladı. Raporda, Türkiye, Malezya ve Güney Afrika’nın döviz cinsinden kısa vadeli borçlarına göre rezerv yetersizliği içinde olduğunun altı çizildi. Bu heyecan yarattı.
Erken bir telaş havası esmeye başladı. Erken, çünkü IMF bu yargıya 2012-2014 verilerini kullanarak ulaşmış. Halbuki tablo 2015’de biraz değişti.
2012 yılı ilk çeyreğinde TCMB’nin rezervi 91,3 milyar, kısa vadeli borç (KVB) 114,0 milyar dolar iken, 2015 yılı ilk çeyreğinde rezerv 120,7 milyar dolara, KVB 129,5 milyar dolara ulaştı. Rakamlar büyüdü fakat KVB/Rezerv oranı 1,24’den 1.07’ye geriledi. Çünkü özel sektör kısa vadeli borçlanmasını azalttı.
Bundan dolayı IMF raporu önemsenmeli, ancak panik havasında da yorumlanmamalı.