Dış borçta 3 günlük kur farkı yükü 662,5 milyar TL

Naki BAKIR
Naki BAKIR MAKRO BAKIŞ naki.bakir@dunya.com

İstanbul Büyükşehir Bele­diyesi yöneticilerine yöne­lik başlatılan operasyon­lar kapsamında gözaltı kararı ve yargılama süreci üzerine baş gösteren siyasal gerilim ve yük­selen tansiyon dolayısıyla döviz kurlarında hızlanan artış, Tür­kiye’nin dış borcunun TL kar­şılığını üç iş gününde 662,5 mil­yar lira büyüttü.

Operasyondan önceki son iş günü olan 18 Mart’ta Merkez Bankası döviz alış kuruna gö­re 36,59 olan dolar/TL, sürecin başladığı 19 Mart Çarşamba gü­nü 37,9’e yükseldi. Serbest pi­yasada ise gözaltı kararının he­men ardından dolar/TL ilk kez 41 seviyesini aşarken, euro/TL de 44’ün üzerine çıkarak rekor bir düzeye ulaştı. Merkez Ban­kası’nın satışlarının da etki­siyle, ilerleyen saatlerde dolar 37,89 TL seviyelerine geriler­ken, euro ise 41,33 TL oldu. Haf­tanın son iş günü Merkez Ban­kası döviz alışı kuru dolar 37,85 TL, euro 41,02 TL düzeyinden haftayı kapadı.

Merkez Bankası’nın kurdaki yükselişi bastırmak amacıyla toplam 26 milyar dolarlık döviz satışı yapmasına rağmen, Ban­ka’nın döviz alış kurları baz alın­dığında dolar söz konusu üç iş gününde TL’ye karşı yüzde 3,44 oranında 1 lira 26 kuruş değer kazandı. Başka deyişle TL’de do­lara karşı yüzde 3,3 oranında bir devalüasyon yaşandı.

Ek yük “şimdilik” 662,5 milyar TL

Dolar kurundaki her 1 kuruş­luk artış, dış borçların ulusal pa­ra cinsinden karşılığını, başka deyişle ülkeye yükünü yaklaşık 5,3 milyar lira artırıyor.

En son Eylül 2024 sonu itiba­rıyla 525,8 milyar dolar olarak açıklanan Türkiye’nin toplam dış borç stoku baz alındığında; 18 Mart’ta 19 trilyon 239 mil­yar lira olan bunun TL cinsin­den karşılığı, 21 Mart’ta 19 tril­yon 901,5 milyar liraya yükseldi. Buna göre eylül sonu düzeyi iti­barıyla toplam ülke dış borç sto­ku, bu üç günde ulusal para cin­sinden 662,5 milyar lira büyü­dü. Böylece üç günlük süredeki devalüasyon sonucu ulusal eko­nomiye dış borçlar cephesinden şimdilik bu tutarda bir “ek” yük binmiş oldu.

Eylül sonu itibarıyla düzeyi 525,8 milyar dolar olan dış borç stokunun 177,9 milyar dolarını kısa, 347,9 milyar dolarlık bölü­münü uzun vadeli borçlar oluş­turuyor. Üç günlük kur artışı­nın getirdiği kur farkı yükü kısa vadeli dış borçlarda 224,1 mil­yar, uzun vadeli borçlarda 438,4 milyar lira.

En büyük yük özel sektörün

Dış borç stokunun 160,7 mil­yar doları reel sektör firmaları­nın, 105,9 milyar doları da özel bankalar ve diğer finansal ku­ruluşların olmak üzere toplam 266,6 milyar dolarla en büyük bölümü özel sektöre ait bulunu­yor. Genel yönetim, kamu ban­kaları, KİT’ler ve diğer kamu ku­ruluşlarının olmak üzere kamu­ya ait toplam dış borç da 220,8 milyar dolar. Merkez Banka­sı’nın da 38,4 milyar dolar tuta­rında dış borcu bulunuyor.

Söz konusu 3 iş gününde dö­vizde yaşanan artış dolayısıy­la en büyük kur farkı yükünü özel sektör üstlendi. Dolarda­ki yüzde 3,44’lük artış, dış borç­ları üzerinden kur farkı olarak özel sektöre 335,9 milyar, kamu­ya 278,2 milyar, Merkez Banka­sı’na 48,3 milyar TL ek yük bin­dirdi.

Bu dönemde reel sektör şir­ketlerine gelen kur farkı 202,5 milyar, özel banka ve finans ku­rumlarına binen yük 133,4 mil­yar lira oldu.

Kamuda ise dış borcun büyük bölümünün ait olduğu genel yö­netim (merkezi yönetim ve ye­rel yönetimler) borcun TL kar­şılığındaki 163,5 milyar liralık artışla en fazla kur farkı yükü­nü üstlenirken, kamu bankala­rı ve finans kuruluşlarının yükü 98,1 milyar, KİT’ler ve diğer ka­mu kuruluşlarının yükü de 16,6 milyar lira büyüdü.

Bir yıllık sürede yüklü geri ödeme

Öte yandan Ocak 2025 itibariyle orijinal vadesine bakılmaksızın gelecek bir yıllık dönemde, kamu ve özel sektörü ile Türkiye’nin yapması gereken dış borç geri ödemesi 224,3 milyar dolar düzeyinde.

Bunun 73 milyar dolarını reel sektör kuruluşları, 69,4 milyar dolarını özel banka ve finans kuruluşları olmak üzere 142,4 milyar dolarını özel sektör ödeyecek. Kalan vadeye göre önümüzdeki bir yıl içinde kamunun toplam 50,4 milyar, Merkez Bankası’nın da 31,5 milyar dolar dış borç geri ödemesi bulunuyor.

Dolar kurunda son 3 iş günündeki artış bu geri ödemelerin TL cinsinden karşılığını 282,6 milyar lira büyütmüş bulunuyor. Buna göre bir yıl içinde dış borç geri ödeyecek olan kamu ve özel sektör, sadece üç günlük kur artışı dolayısıyla bu kadar fazladan ödeme yapacak. Kurdaki hızlı yükseliş devam ederse, bir yıl içinde yapılacak geri ödemelerinde daha büyük ilave kur farkı yükü doğacak.

 Stokun yüzde 85’i dolar ve euro borcu

Türkiye’nin Eylül 2024 sonu itibariyle 525,8 milyar dolar olarak açıklanan dış borç stokunun yüzde 57,4 oranındaki 301,7 milyar dolarlık bölümünü ABD doları üzerinden alınmış borçlar oluşturuyor. Euro cinsi dış borçların tutarı 144,3 milyar dolarla toplamda yüzde 27,4 paya sahip bulunuyor. Buna göre toplam dış borç stokunun yaklaşık yüzde 85’lik bölümü dolar ve euro üzerinden alınmış borçlardan oluşuyor.

Toplam stokun 32,8 milyar dolara karşılık gelen yüzde 6,2’lik bölümü TL cinsi, 7,4 milyar dolarla yüzde 1,4 oranındaki bölümü SDR, 4,5 milyar dolarla yüzde 0,9’u Japon Yeni, toplam 35,1 milyar dolarla yüzde 6,7’lik bölümü ise diğer dövizler cinsleri üzerinden alınmış borçlardan oluşuyor.

Yeni kur şokları yaşanır mı?

Ülke genelinde protesto gösterileri ile büyüyen siyasal ve sosyal gerginlik ve bundan etkilenerek pozisyon alacak sermaye hareketlerine bağlı olarak dövizde yükseliş sürerse, paralelinde dış borcun yükü de artmaya devam edecek.

Kırılgan bir süreçte olan ülke ekonomisi siyasal alandaki gerilimlere aşırı duyarlı bir konumda. Bu nedenle gerilim süreci ve istikrarsızlık algısının genel ekonomiye olumsuz etkileri sadece kur artışlarının dış borçlara getireceği ilave yükle sınırlı bulunmuyor. Yargı operasyonları üzerine siyasal alanda baş gösteren ve sosyal yapıya sirayet eden gerginliğin yatışıp yatışmayacağı, bu hafta içinde büyük oranda belli olacak.

Siyasi gerginliğin olası ekonomik sonuçları

Mevcut ekonomik yapının, siyasi gerilime bağlı olarak ortaya çıkan dalgalanmala­rı belli bir eşiğe kadar tolere edebileceği belirtiliyor. An­cak ekonomi teorisi ve ön­ceki dönemlerde yaşanan krizlerin tecrübesi; istikrar­sızlık ve güven kaybına kay­naklık eden gerilim odakla­rında çözümün gecikmesi durumunda sınırın aşılaca­ğı, önemli risklerin ortaya çıkabileceği görüşünü des­tekliyor.

Yükselen siyasi tansiyon, istikrarsızlık algısı ve güven kaybının artarak devamı durumunda, bunun makro ekonomik göstergeler ve pi­yasalar üzerinde beklenen olası olumsuz sonuçları ise şöyle:

-Siyasal istikrarsızlığın arttığı dönemlerde kişiler ekonomik belirsizliklerden kendini korumak, riskleri azaltmak amacıyla hızla dö­viz ve altına yöneliyor.

-Dövize aşırı güçlü spe­külatif atak olması duru­munda kur şokları yaşana­biliyor, 2001 krizi ve sonraki krizlerde olduğu gibi bu tür durumlar domino etkisiy­le finansal krizi, o da genel ekonomik krizi tetikleye­biliyor.

-Kurlarda yukarı yönlü devam edecek güçlü hare­ket fiyatlar üzerindeki ma­liyet enflasyonu etkisiyle enflasyonun yükselişine, hedeflerde sapmaya yol açabilir.

-Siyasal gerginliğin ya­ratacağı belirsizlik ve gü­vensizlik, ekonomideki ak­törlerin enflasyon beklenti­lerini yukarı çekebilir.

-Merkez Bankası’nın enf­lasyon tahminlerinde yukarı yönlü revizyona gitmesi du­rumunda faiz indirim süreci kesintiye uğrayabilir.

-Kurlarda artış, enflas­yonda yükseliş önlenemez­se faiz artırımları yeniden gündeme gelebilir.

-Siyasal ve sosyal gerili­min belirsizliği büyütmesi, ekonomideki aktörleri tem­kinli olmaya ve bekleme po­zisyonuna itiyor, üretim, ya­tırım ve tüketim kararlarının ertelenmesine, dolayısıyla ekonomik aktivitede yavaş­lamaya yol açıyor.

-Ekonomide daralma, reel sektörde mali yapının bozulması, şirket kapanışla­rı, işsizlikte artış gibi sonuç­lar doğurabilir.

-Küçülen ekonomide vergi gelirleri düşer, kamu mali dengeleri daha da bozu­labilir, kamu açıkları büyür.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar