Diplomalı işsizler...

Hilmi DEVELİ
Hilmi DEVELİ EKONOMİDE SATIR ARASI [email protected]

 

Ülkemizde aileler çocuklarını üniversiteye gönderebilmek için varını yoğunu ortaya koyuyor, gençlerimiz ise bir yandan üniversiteyi bitirmenin sevincini yaşarken diğer yandan iş bulamamanın sıkıntılarını yaşıyorlar.

Kızlarımız itfaiyeci olabilmek için sınavlarda erkeklerle yarışır durumda...

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2013 yılı Hanehalkı İşgücü İstatistikleri’ni yayımladı.

Buna göre, işsizlik oranı yüzde 9.7, tarım dışı işsizlik oranı ise yüzde 12 olarak gerçekleşti. 

Yüksekokul veya fakülte mezunları arasında 2012’de yüzde 1.1 olan işsiz sayısı 2013 yılında yüzde 10.3'e çıktı.

Yüksekokul veya fakülte mezunları arasında işsizlik oranı, hukuk alında yüzde 6, öğretmen eğitimi ve eğitim bilimleri yüzde 7.4, mühendislik yüzde 8.4, matematik ve istatistik yüzde 9.3, beşeri bilimler yüzde 9.8, sosyal bilimler ve davranış bilimleri yüzde 10 olarak gerçekleşti.

İŞKUR Aralık 2013 verilerine göre, 248 bin 510’u önlisans, 255 bin 514’ü lisans, 10 bin 35’i yüksek lisans ve 387’sinin ise doktoralı işsizimiz var.

Bir başka veriye göre de işsizlik sorunun en fazla yaşandığı alan gazetecilik ve enformasyon.
İletişim Çağı’nı yaşadığımız günümüzde, geleneksel medyaya, dijital ve sosyal medya da eklenmiş olmasına karşın, bu alan yüzde 22.1’lik oranla yükseköğrenimde mezun olanlar arasında en yüksek işsizlik oranında ilk sırada.

Üniversiteyi bitiren gençlerimizin iş bulamama sorunlarının temelinde kalitenin yeterli olamadığı bir eğitim sisteminin varlığını  göz ardı etmemek gerekiyor. 

Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) verilerine göre, Türkiye’de 112’si kamu 66’sı vakıf  olmak üzere 178 üniversite var.

Nitelikli ara eleman yetiştirmek amacıyla kurulan Meslek Yüksek Okulları’na (MYO) bakıldığında ise, mevcut 800 MYO'dan yüzde 88-90’nı devlet üniversiteleri bünyesinde yer alıyor...

Bu okullarda 215 farklı program türü var ve 7 bin 454 programda ise eğitim veriliyor.

Üniversitelerde 2013-2014 öğretim yılı itibariyle yaklaşık 4 milyon 500 bin öğrenci eğitim görüyor. ÖSYM verilerine göre, Türkiye’deki üniversitelerde 111 bin 495 öğretim elemanı hizmet veriyor. 

Bunların 15 bin 529’u profesör, 8 bin 486’sı doçent, 21 bin 717’si yardımcı doçent, 17 bin 520’si öğretim görevlisi, 8 bin 190’ı okutman, 3 bin 257’si uzman, 36 bin 669’u araştırma görevlisi, 23’ü çevirici, 104’ü eğitim öğretim planlamacısı olarak görev yapıyor.

Yüksek öğretimde, 2012-2013 eğitim öğretim döneminde öğretim üyesi başına, önlisansta 362.9, lisansta 35.5 olmak üzere ülke genelinde 43.1 öğrenci düştü. İstanbul, Ankara ve İzmir dışındaki illerimizde öğretim elemanlarının dağılımında yaşanılan dengesizliklerin eğitimde kaliteyi olumsuz etkilediği biliniyor.

Öğretim elemanlarının yetiştirilmesinde, akademik ortamın ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi, eğitimde kalitenin yükselmesinde önemli koşullarından biri olarak karşımıza çıkıyor.

Örneğin, öğretim elemanlarının sorunlarına yönelik yapılan anketlerde sorunlar; ekonomik sıkıntılar, kadro atamalarındaki haksız uygulamalar, yurtdışında akademik çalışma yapma olanaklarının sınırlılığı ve kaynak (kitap, makale vb.) yetersizliği, yabancı dil sorunu, ders yükünün fazlalığı, sınıfların kalabalık olması, iş ortamındaki olumsuz ilişkiler ve disiplin yönetmenliğinin getirdiği baskılar olarak saptanmış.

Ülkemizde üniversite sayısının artırılmasını önemli bulmakla birlikte yüksek öğretimde kalitenin artmasını olmazsa olmaz olarak görenlerdenim.

Üniversitelerimizdeki eğitim kalitesini yükselterek, mezunların iş dünyasının beklentilerini karşılayan bir donanıma kavuşturabilmek için sorunlara bir bütün olarak bakıp çözümler üretmek gerekiyor.
Bunları çözmeden YÖK Başkanı  Çetinsaya’nın “Yükseköğretime olan isteğin her geçen yıl artıyor. Bizler bu talebi karşılayabilmek için bir yandan kurumlarımızın sayısını artırırken, diğer yandan da kapasitelerinin artırmalıyız” söylemiyle diplomalı işsizlerin çoğalması kaçınılmaz olacaktır. 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar