Dinlemek, dinlemek, yine dinlemek
En son eğitimim olsa
Bir kurumun genç yeteneklerine verdiğim eğitiminin son gününe bir konuk konuşmacı çağırmıştık. Konuşmanın sonunda sorulara geçildi. Bir katılımcı, konuk konuşmacıya şöyle bir soru sordu. "Bir şirkette herkesin katılacağı bir eğitim verseniz, hangi eğitimi verirdiniz?" Konuşmacı da çok doğru biçimde cevap verdi. Önce eğitim ihtiyacını nasıl belirleyeceğini ve eğitimi ona göre vereceğini anlattı. Ben de şöyle dedim. "Eğer vereceğim eğitim ömrümün son eğitimi olsa, dinleme eğitimi verirdim. Çünkü dinlemeyi bilmiyoruz"
Dinleme önemli mi?
Eğer öğrenmek önemli ise, dinlemek de önemlidir. Ama birisi: "Ben her şeyi biliyorum; benim öğrenmeye ihtiyacım yok" diyorsa, böyle bir kişinin dinlemeye hiç mi hiç ihtiyacı yoktur. Zaten böyle bir tip, kendisini aşmıştır (!); dinlese de öğrenemez. Doktorların "Artık ne yerse yesin" dedikleri cinstendir.
Eğer kişi öğrenmek istiyorsa, dinlemelidir. Örneğin, derste öğretmenini, eğitmenini dinlemelidir. Eğer müşterinin geri-bildirimine önem veriyorsa, her fırsatta müşterisini dinlemelidir. Amirinin talimatlarını dikkate alıyorsa, amirine kulak vermelidir. Astlarının söylediklerinin de kendisine ilham verebileceğini düşünebiliyorsa, astlarını dinlemelidir. Çocuğunun sesine kulak vermenin bir annelik , babalık sorumluluğu olduğunun farkında ise çocuğunu dinlemelidir. Karşındaki kişiyi can kulağı ile dinlemenin bir saygı göstergesi olduğunu anlayacak kadar saygılı ise, dinlemelidir. Dinlemenin, karşıdaki kişiye bir lütuf değil, kendi iyiliği için olduğunun bilincinde ise dinlemelidir.
Neden dinlemezler?
Dinleme bu kadar önemli iken, kişiler neden can kulağı ile dinlemezler? Birinci neden, aptallıktır, bilinçsizliktir. Kişi, öğrenmenin hayati değerini, öğrenmek için her fırsatı değerlendirmenin gereğini kavrayamamıştır. Dinleyerek elde edeceği bilginin değerini takdir edemeyecek kadar bilinçsizdir.
Can kulağı ile dinlememenin ikinci nedeni ise, saygı özürlülüğüdür. Can kulağı ile dinlemenin bir saygı göstergesi olduğu kişiye aşılanmamıştır. Bu özür, büyük bir ihtimalle aileden gelmektedir; dinlememek, bir aile geleneğidir.
Dinleme bozuklukları
Bir eğitimci olarak değişik dinleme bozukluklarına tanık olmaktayım. En yaygın olanı, çağın ergen emziği cep telefonlarının yarattığı bozukluktur. Hatta artık, cep telefonunun yerini "akıllı telefonlar" aldı.
Evet, telefon akıllı; çünkü onu dizayn edenler, yaratanlar, o kadar paraya pazarlamasını yapanlar hep akıllı. Ancak akıllı zinciri, son kullanıcı akılsızsa, bozuluyor. Çünkü bu akıllı telefon, bir aptalın eline geçince, yerli yersiz, akılsızca kullanılıyor. Bu kullanma ile akıllı telefon, akılsızın dinleme kalitesini daha da bozuyor.
Bir diğer bozukluk ise, birisi konuşurken kişinin başkası ile konuşmasıdır. Ben tıp doktoru değilim. Ama ishalin değişik türleri olduğunu biliyorum.
Örneğin, akut veya kronik ishal; ya da kalın barsak tipi ishali, ince barsak tipi ishali gibi. Ben daha değişik bir ishal türünü gündeme getireceğim. Buna "ağız ishali" diyeceğim. Çünkü tanık oluyorum ki, bazı kişiler nerde olursa olsun, çenelerini tutamıyorlar. Konuşmadan duramıyorlar.
Sonuç
Bir konuşma sırasında konuşmacı, tüm dinleyicilerle bağlantı halindedir; karşısındakilere bir şeyler aktarmaya çalışmaktadır. Eğer karşısındakilerden biri veya bir kaçı, dinleme bozukluğu gösterirse bu tüm diğer katılımcılara da zarar verir.
Çünkü, konuşmacı da insandır; elektronik bir alet değildir. Konuşmacı, kişileri dinlemezken görürse dikkati dağılır, konuşma motivasyonu düşer Konuşmacının dikkati dağılırsa, motivasyonu düşerse bunun olumsuz etkisi diğer dinleyicileri de etkiler. Yani "bir kötünün, kırk mahalleye zararı dokunur" gerçeği gündeme gelir.
Dinlemeye çok önem veriyorum. Bu nedenle yeniden bu konuda yazdım. Dinlemeyi öğrenmenin, toplumumuz için elzem olduğuna inanıyorum. Ne dersiniz, haksız mıyım?
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar