Dimyat'taki Pirinç

UZMAN GÖRÜŞÜ
UZMAN GÖRÜŞÜ [email protected]

UZMAN GÖRÜŞÜ / Murat BERK / Yapı Kredi Yatırım

2008'de gördüğümüz emtia fiyatlarındaki yükselişi ya da diğer tabiri ile "balonu" tekrar görebilir miyiz? Akılda tutulması gereken önemli bir noktanın, 2008'de görülen emtia balonunun aslında arz tarafında ciddi sorunlardan kaynaklanmadığını ve spekülatif talep ile ortaya çıktığını hatırlatmakta fayda var. Bu spekülatif talep ise merkez bankalarının özellikle de Fed'in faizleri düşük tutarak, reflasyon yoluyla ekonomileri canlandırmak istemesinden beslenmişti.

Bu dönemde, uluslararası alanda da dayanışma yaşanmadı ve ülkeler çıkarlarını korumak için tek başına hareket ettiler. Bu anlamda aşırı artan emtia fiyatlarının 2008 krizinde önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz. Hatırlanacağı gibi 2008'de dünyanın birçok yerinde emtia (özellikle de gıda) fiyatlarındaki artış sosyal problemlere ve protesto gösterilerine yol açmıştı. Örneğin Ocak 2008 yılında, dünyanın en büyük buğday ithalatçısı olan Mısır, yükselen buğday fiyatları nedeniyle kendi pirinç ihracatına sınırlama getirdi. Dünyanın en büyük yedinci pirinç ihracatçısı olan Mısır'ın sınırlamalarını Vietnam, Endonezya ve Hindistan izledi.

Nisan 2008'de, ABD ve Tayland hariç dünyadaki tüm büyük pirinç ihracatçılarına, ülkeler sınırlamalar getirmişti.  Bu korumacı tepkilerin de etkisi ile de özellikle pirincin önemli bir yer tuttuğu ve tüketildiği Asya ülkelerinde, sosyal problemler ile protesto gösterilerinde ciddi artışlar yaşanmıştı.

İsviçre'de başlayan Japonya ile devam eden döviz piyasalarına müdahale sonrası, en son Fed'in ikinci bir niceliksel gevşeme sinyali vermesi ile  "rekabetçi kur devalüasyonları dönemi"nin açılmış olduğunu düşünüyoruz. Hatta Brezilya Maliye Bakanı Guido Mantega daha da ileri giderek bu durumu "döviz kuru savaşı" ilan ettiğini hatırlatalım.

Bilindiği gibi bazı ülkeler (özellikle Asyalı) merkez bankaları vasıtasıyla, kendi para birimlerinin fazla değer kazanmasını önlemek amacıyla döviz rezervlerini büyüterek yeni bir likidite yaratıyor. Yaratılan likidite de şimdiye kadar yerel bono piyasalarından giriyor. Böylece borçlanma maliyetleri aşağıya iniyor ve reel ekonomi de bundan olumlu etkileniyor.

Öte yandan, bu "olumlu" sarmalın "döviz kuru savaşı" başlaması durumunda nasıl bir hal alacağı belirsiz görünüyor. Ayrıca "olumlu" sarmalın Avrupa'daki gelişmelere ve politika yapıcılarının bu gelişmelere vereceği tepkiye bağlı olacağını düşünüyoruz. Avrupa'nın Almanya gibi merkez ülkelerinde ekonomik verilerin nispeten güçlü kaldığını görüyoruz. Özellikle Almanya örneğinde, güçlü ihracat performansının iç talebi de canlandırmaya başladığını da ekleyebiliriz.

Öte yandan, çevre Avrupa ülkelerindeki sorunların pek de hafiflemediği anlaşılıyor. İrlanda ile Almanya arasındaki 10 yıllık tahvil faizleri farkı geçen hafta da yükselerek yeni bir rekor kırdı. Böyle bir durumda politika yapıcıları kim için doğru olan politikayı uygulayacak? İrlanda, Yunanistan ve Portekiz mi, yoksa Almanya için olanı mı? ECB'nin, de "çevre" ülkelerin kritik durumlarını da düşünerek faizleri düşük tutma niyetinde olacağını düşünüyoruz.

"Büyük Durgunluk" diye de tabir edilen dönemin yeni yeni atlatılmasıyla, düşen büyüme momentumu ve çift dip endişeleri nedeniyle hiçbir ülke kendi parasının aşırı değer kazanmasını istemiyor. Altın fiyatlarındaki artışın temelinde de bu durumun yattığını söyleyebiliriz. Büyüme, enflasyon gibi dinamiklerin farklı olduğu, aralarında Türkiye'nin de olduğu bazı gelişmekte olan ülkelerin kurlar konusunda daha "toleranslı" olmaları da, bu ülke kurları üzerinde değerlenme yönünde baskı yaratıyor.

Bunun sonucunda "sistem" kendi içinde, rekabetçi kur devalüasyonları ve yeni bir reflasyon dalgası ile birlikte, kağıt paradan (fiat currency) aralarında emtiaların da bulunduğu alanlara kaçış sarmalı yaratabilir mi diye düşünmek gerekiyor? Emtia fiyatlarındaki böyle bir artışın kırılgan dünya ekonomisi için ciddi tehditler yarattığı hatta bazı açılardan 2007-2008 benzeri bir senaryo kurmak acaba mümkün olur mu?

Ekonomik ve finansal tarihte, varlık balonlarının sönmesi sonucu yaşanan reflasyon çabalarının her zaman istenen sonucu göstermediği, şirket ve hane halklarının bilançolarını tamir etmeye çalışmasının da etkisiyle yeni balonlara sebep olduğunun örnekleri var. Tüm bunların yanında Asya krizi sonrası faizlerin uzun süre düşük tutulmasının, Nasdaq balonunda rol oynamasının önemli  bir argüman olduğunu da ekleyebiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Euro nereye koşuyor? 03 Ağustos 2017