Dileyelim ki geç kalınmamış olsun!

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ [email protected]

Türkiye ve Birleşik Devletler’in Suriye üzerindeki tasavvurlarının farklı olduğu her gün daha çok belirginleşiyor. Türkiye’nin iki önceliği var: Bölgenin İŞİD’den temizlenmesi ve Güneyinde Akdeniz’e uzanabilecek bir Kürt koridorunun oluşmaması.

Amerika’nın önceliği İŞİD ile sınırlı kalıyor ve amacını gerçekleştirmek için Kobane’deki YPG unsurlarını kara gücü olarak kullanıyor. Bu işbirliği karşılığında herhangi bir vaatte bulundu mu, bulunduysa ne taahhütlere girdi, bunlar arasında bağımsızlık, özerklik gibi hususlar var mı, bilmiyoruz. Ancak, Türk kuvvetlerinin Suriye’ye girdikten sonra kendi siyasi hedeflerini gütmesi, YPG güçlerinin Fırat Nehri’nin doğusuna çekilmesinde ısrar etmesi, buna direnen kuvvetlerle çatışmaya girmesi pek şaşılacak bir durum değil. Herhalde Amerika, Türkiye’nin sadece kendisinin öngördüğü bir planda ona verdiği görevi yapacak bir ülke olmadığını bilmektedir. O zaman, şu anda karşılaşılan ve Amerika ile ilişkilerimizde sıkıntıya sebep olan, Rusya ve İran’ın da Türkiye’nin davranışlarını onaylamadığı durum neden ortaya çıkmıştır?

Soruyu herkesin kendine göre hesabı var diye cevaplayabiliriz. Amerika, Batı dünyasını tehdit eden İŞİD’in belirli topraklar üzerinde de hüküm süren, bölge istikrarını tehdit eden yerleşik bir siyasi varlığa dönüşmesini istememektedir. Buna karşılık, Irak’taki isabetsiz müdahalesinin yarattığı çekingenlikle, mücadelede kendi askerini kullanmaya yanaşmamakta, başka güçleri harekete geçirerek hedefini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Rusya, Sovyetlerin yıkılması sonrasında yitirdiği süper güç statüsüne yeniden kavuşarak, dünya siyasetinde belirleyici olan bir ülke olmak istemektedir. Bunun ilk adımlarından biri Doğu Akdeniz’de yitirdiği yerini tekrar elde etmektir. Bu amaç açısından şimdilik Suriye bölgede varlığını yerleşik kılabileceği tek ülkedir. Esat’ın ve Baas’ın Suriye’de iktidar olabilmesi ancak Rusya’nın desteği ile mümkün gözükmektedir. Rusya, bu destek ihtiyacının devam etmesini ister. PYD-YPG ile ilişkileri Şam yönetimini “ikna” için önemli olabilir. İran, bir yandan Irak ve Suriye’de yeni bir Sünni güç merkezinin oluşmasını engellemek, diğer yandan da gücünü Batı’ya doğru genişletmek, muhtemelen bölgede Türkiye’den daha güçlü bir konuma gelmek istemektedir. Türkiye’nin problemi, çok uzun süreler bölgede başında kendisinin olduğu Müslüman Kardeşler tipi bir yapılaşmanın başına geçebileceğini düşünmesi, bu hayal ile kendini bölgedeki siyasi süreçlerin dışına çıkarmış olmasıdır. Şimdi durumu düzeltmeye, kendine yer açmaya çalışmaktadır. Dileyelim ki, geç kalınmamış olsun, kabulde zorlanacağımız sonuçlarla karşılaşmayalım.

Not: Geçtiğimiz hafta ülkemizin uluslararası çaptaki mikro-cerrahlarından, yine ülkemizin en değerli halı-kilim koleksiyoncularından, sanatsever insan Dr. Ayan Gülgönen’i kaybettik. Yeri kolay doldurulamayacak bir insanımızdı. Allah Rahmet eylesin.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019