Dikiz aynasından strateji yapıyoruz

Gültekin KARA
Gültekin KARA OTOSTOP gultekin.kara@dunya.com

 

 

Geçtiğimiz hafta içinde BriSA'nın İsveç'te kış lastiklerini deneme imkanı bulduğumuz bir organizasyona katıldım. Organizasyon içinde Bri- SA ve TEMSA'nın da bağlı bulunduğu Sabancı Holding Sanayi Grubu Başkanı Mehmet Pekarun da vardı. 
Uzun yıllar General Electric bünyesinde sağlık sektöründe çalışan daha sonra, farklı bir alana geçmek isteği ile Sabancı Grubu'na katılan, burada önce KordSA CEO'luğu görevini yerine getiren, daha sonra da holding sanayi grup başkanı olan Pekarun, farklı uluslar ve iş yapma biçimleri hakkında önemli tecrübelere sahip. Sabancı Grubu öncesindeki profesyonel hayatı ve özellikle KordSA'nın dünyanın farklı ülkelerindeki üretim tesisleri bulunması nedeniyle farklı kültürlerle tanışma imkanı bulmuş bir isim. BriSA'daki Japon ortakları ve onlarla yaptıkları başarılı işbirliği nedeniyle Dış Ekonomi İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesindeki Türk-Japon İş Konseyi Başkanlığı'nı da yapan Pekarun ile sanayi-bürokrasi ilişkileri, markalaşma, katma değer yaratma gibi farklı konularda sohbet etme imkanı bulduk. 
Türkiye'deki girişimci gücüne çok inandığını belirten Pekarun, bu gücün işadamlarını önemli bir seviyeye taşıdığına inanıyor. Türk girişimcilerini cesur olarak tanımlayan Pekarun'a göre bu durum önemli başarıları da beraberinde getiriyor. 
Ancak, bu başarılara rağmen Türkiye'den dünya üzerinde yüksek katmadeğerli bir alanda marka yaratamamasını, stratejik planlama eksikliğine bağlayan Pekarun, uzun süreden bu yana duyduğum en etkileyici tanımlamaya da imza attı. 
"Türkiye, dikiz aynasına bakarak strateji planlıyor…" 
Bu söz Türkiye'nin neden önümüzdeki en az 10 yıllık sürece damga vuramayacağını bence çok net bir şekilde açıklıyor. "Vuramayacaktır" diyerek, iddialı bir söylem öne sürüyor olabilirim, lakin niyetim, kayıp bir 10 yılın ardından bir başka 10 yılı daha ıskalamak istemeyişimdir. 
Gelin bu iddiamı biraz açayım. Bugün, bıraktım katma değeri yüksek, araştırma geliştirme faaliyetleri çok zaman/kaynak istemeyen standart bir ürünü piyasaya sürmenin bile bir süreci var. Söylemimizi otomobilden sektöründen giderek somutlaştıralım. PSA Grubu'nun Türkiye'de yatırımı yapma kararı aldığını varsayalım. Bu yatırımın altyapısının bitip, fabrikanın kurdelesinin kesilmesi bir dört yılı alır. Burada ilk aracın üretilmesi de bir o kadar alır. Üretilen otomobilin ekonomik anlamda katma değer yaratacak düzeye gelme zamanını da eklediğinizde oldu size 10 yıl. Hem de bu süre, araştırma geliştirme merkezi farklı olan, marka yaratma gibi bir kaygısı olmayan, hazır köklü bir firma için geçerli. 
O vakit ne yapılmalı? 
İşte yapılması gereken, Pekarun'un sözlerinde saklı. 20 yıl sonrasının planlamasını şimdiden yapmalıyız. Stratejik sektörler belirleyip, o sektörler üzerine devletin master planını çıkartmasını, bu planın ana hatlarının sermaye grupları ile tartışılarak, çizilen yörünge üzerinde devam edilmesi gerekir. 
Karsızlık nedeniyle kaçacak yer arayan sermaye gruplarının olduğu alanlarda zaman kaybetmek gerekiyor. Hükümetlerin kendi dönemleri ile sınırlı kalmayacakları, hatta belki de iktidarda olmayacakları dönemlerin planlamalarını yapmaları lazım. Bu planlamalar tamamlandıktan sonra da hayata geçirecek dinamik ekipler kurulması gerekiyor. 
Mehmet Pekarun'a göre bu ekiplerin iki önemli görevi olması gerekiyor. İlki, senaryo mühendisliği… 
Yani bir başka deyişle, önümüzdeki dönemlere ilişkin yaşanabilecek gelişmeleri önceden tahmin edip, simülasyonlar yapıp, olası tüm senaryoları belirleyip onlara göre hareket planlaması yapmak. 
Diğeri ise doğrudan en yetkili kişiye bağlı çalışacak özel ekipler kurarak, uluslar arası yatırımcı avına çıkmak. Pekarun'un verdiği Polonya örneği, ikinci önerisinin işe yaradığına dair en önemli gösterge. Polonya'nın kurduğu ekip, 500'e yakın şirketten randevu alarak onları yatırıma gelmeleri konusunda ikna etmeye çalışmış. Sonucunda da yaklaşık 20 milyar dolarlık bir yatırımı ülkesine çekmiş. 
Ancak, bizde Polonya örneğinin işlemesi zor gözüküyor. Çünkü, bürokrasi kendi elindeki gücü paylaşmak istemiyor. Durum böyle olunca da hemen herkesin üzerinde hemfikir olduğu, ülkenin bir ihracatçı sektörü otomotivde bile bir strateji yazılamıyor. 
Yazıldığı söylenen de kimseyi memnun edemiyor. 
Dolayısıyla bir an önce gözümüzü dikiz aynasından, önümüze çevirmemiz gerekiyor. Çünkü her geçen gün zaman çok daha hızlı akıyor.
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hep bana… 18 Mart 2019
Baskınla olmaz 21 Ocak 2019
Rotası olmayan gemi 07 Ocak 2019
Umuda yolculuk 31 Aralık 2018
Otomobile soğan muamelesi 10 Aralık 2018
Feragat edilmiş 19 Kasım 2018
Nereye koşuyoruz… 12 Kasım 2018
Rica ederim yapmayın 05 Kasım 2018
Kurcalama arabayı 22 Ekim 2018
Çelik bile erir 08 Ekim 2018