Dijital vergi
Ramazan BİÇER
Sanayi devriminden günümüze kadar dünya ekonomisinde birbirinden ilginç gelişmeler yaşandı. Bu paralelde 1980’li yıllarda bilgi ekonomisine geçişle birlikte sınır ötesi ticaretin hacmi ve çok uluslu şirketlerin sayısı oldukça arttı. Dijital ekonomi de hızla yaygınlaşan bilgi ekonomisinin en önemli unsuru. Uluslar arası ticaretin vergilendirmesinin temelleri ise yüz yıla yakın bir süre önce atılmış. Zaman içinde önemli değişiklikler görülse de, uluslararası ticarette mal ve hizmetlerin satışından elde edilen kazançlar hala aynı esaslara göre vergilendiriliyor.
Dijital ekonominin vergilendirilememe sorunu
Uluslararası ticareti vergilendiren mevcut düzenlemelerin değişen dünyaya ayak uyduramadığını görüyoruz ve birçok ülke dijital ekonomi kaynaklı vergi kayıplarının devasa boyutlara ulaştığının farkında. Bu tip sorunlar sadece dijital ürünler sunan şirketlerden değil özünde bir çok sektörde görülen uygulamalardan kaynaklanıyor. Bazılarımız sorunun internet üzerinden yapılan uzaktan satışlardan kaynaklandığını düşünebilir. Fakat, sorun o kadar da basit değil.
Nasıl olduğunu birlikte görelim. Şirketler, internet üzerinden müşterileriyle ilgili bilgi toplamakta ve bu bilgileri satışlarında yaygın olarak kullanmaktadır. Örneğin Facebook, LinkedIn ve Twitter ücretsiz olarak kullanıcılarına hizmet sunmaktadır. Oysaki Facebook, LinkedIn ve Twitter gibi sosyal medya şirketleri kazançlarının büyük kısmını bizim sağladığımız içerikler üzerinden elde ediyor. Bu kazanç da bu tür sosyal medya araçlarına verilen reklamlardan elde ediliyor ve söz konusu kazançlar bu tür şirketlerin kurulu olduğu düşük vergilendirmeye sahip ülkelerce vergilendiriliyor. Bunun güzel bir örneği Facebook. Facebook bir Amerikan şirketi olmakla birlikte, merkezi İrlanda’da bulunuyor. Dolayısıyla, gelirin kaynağı bir çok ülkeye dayanırken şirketin kazancı sadece İrlanda tarafından vergilendiriliyor.
Bir başka örnek ise şirketlerin organizasyonlarını dijital ekonomiye uygun olarak yapılandırması. Günümüzde bir çokuluslu şirket ticari faaliyetlerini çeşitli işlevlere bölerek farklı grup şirketlerine dağıtmakta ve koordinasyonu da internet üzerinden gerçekleştirmektedir. Buna göre, vergi avantajı yaratmak amacıyla şirket yöneticileri vergi avantajı sağlayan ülkelere toplanarak kazancın önemli bir kısmının sadece o ülkeye atfedilmesi sağlanmaktadır.
Olası çözümler ve beklenen değişiklikler
Bu ve benzeri sebeplerden dolayı, başta G-20 ve OECD ülkeleri olmak üzere bir çok ülke dijital ekonominin daha etkin olarak vergilendirilmesi için son dönemde ciddi çalışmalar yapıyor. Yürürlükte olan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarına bakıldığında ise sorunu çözebilecek ciddi bir mekanizmanın bulunmadığı görülüyor. OECD’nin son dönemde sık sık zikrettiği üzere, daimi işyeri ve transfer fiyatlandırması kurallarında yapılacak değişikliklerle sorun çözülebilir.
Bu bağlamda, ülkeler dijital ekonomi kaynaklı kazançların vergilendirmesinde ilgili şirketlerin kendi ülkelerinde vergi mükellefiyeti tesis etmelerini talep edeceklerdir. Böylece, gelir ve kurumlar vergisi yanında KDV gibi dolaylı vergi sorunları da çözüm imkanına kavuşabilir.
Çokuluslu şirketler açısından konu değerlendirildiğinde ise bu türden şirketler vergi mükellefiyeti kaydı yaptırmak zorunda kalabilir çünkü ilgili devletler ellerindeki yetkiyi kullanarak dijital ürün ve hizmetlerin satışlarını engelleyebilir ya da çıkaracakları yasal düzenlemelerle şirketleri vergi ödemeye zorlayabilirler. Tabi ki bu tür uygulamaların yapılabilmesi için yasal değişiklikler şart ve önümüzdeki birkaç yıl içinde de bu türden değişikliklere şahit olacağız.
Daha şimdiden bunun işaretlerini görüyoruz. Almanya, uluslararası çabaların yeterli bulunmaması durumunda tek taraflı adım atacağını son haftalarda ilan etti. Türkiye’nin de bu rüzgardan etkileneceğini kolaylıkla söyleyebiliriz. Sonuç olarak, önümüzdeki günler dijital vergilere gebe.