Dijital dünyanın finans zinciri: Blockchain

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Servet Gözel - KPMG Türkiye Bilgi Sistemleri Risk Yönetimi Direktörü 

Teknoloji ve finans dünyasında, 1970’lerde internetin icat edilmesinden bu yana yaşanan en büyük dönüşümlerden birisi konuşuluyor. Yazılımların açık kaynak kod uygulamalarına (open source) ve medya sektörünün dijital mecralara kaymasına benzer şekilde önümüzdeki 5 ila 10 yıllık dönemde; geleneksel sistemlerin yerini bu altyapıya bırakacağı öngörülüyor. Finans, fon transferi, ödemeler, sermaye piyasaları, varlık yönetimi, e-ticaret, politika, sanat ve daha birçok alanda pratik uygulamaları olabilecek bu altyapıya blockchain yani “blok zinciri” deniyor.

İlk olarak 2008 yılında Satoshi Nakamoto adını kullanan ancak gerçek kimliği bilinmeyen kişi veya kişiler tarafından yayınlanan bir makale ile “bitcoin” sanal para birimi ve altında yatan blok zinciri teknolojisi hayatımıza girdi. 2009 yılında ilk bitcoin döviz kuru yayınlandı. Son birkaç yıl içinde ise blockchain teknolojisi ile yapılabilecek işlemlerin geliştirilmesi için dünya çapında birçok hükümet, bakanlıklar, finans ve teknoloji kuruluşları tarafından yüksek çapta Ar-Ge, test ve pilot çalışmalarına başlandı. Günümüzde dünya üzerinde 700’ün üzerinde sanal para birimi ve bu para birimlerinin işlemlerinin yer aldığı yüzlerce blok zinciri altyapısı bulunuyor. Blok zincirinin sürekli olarak bitcoin ve sanal para birimleriyle anılması tesadüf değil, sonuçta internetin ilk yıllarında nasıl e-posta internet için bir katalizör görevi gördüyse, sanal para birimleri de blok zincirleri için şu anda benzer bir görev görüyor.

Blok zinciri, temelinde dağıtılmış bir defter (distributed ledger) mantığında çalışan yeni nesil bir işlem doğrulama mekanizması. Bu zincirde yapılan ve şifreli olarak kaydedilen her bir işlem kaydı, “blok” olarak biliniyor. Her bir blok, mevcut zincirde bulunan en son bloğa eklenerek ve birbirini takip ederek kayıt altına alınmış oluyor. Bir blok zinciri, sistemin katılımcıları olan eşler arasında gerçekleştirilmiş olan tüm işlemleri içeriyor ve her yeni işlem şifrelenerek ve tüm katılımcıların mutabakatı ile zincire ekleniyor. Bu teknolojinin asıl heyecan yaratan yönü ise katılımcıların hepsinde zincirin bir kopyasının bulunması, tüm katılımcıların zincire şeffaf bir biçimde erişmeleri ve kayıtların merkezi bir veri tabanına ihtiyaç olmadan ağdaki tüm düğümlerde saklanması.

Bu teknolojiye karşı duyulan heyecanın bir diğer sebebi ise eski sistemlerin hız ve maliyet problemlerine ve merkezi düzenleyici bir otoritenin tek yanlı olarak tutulan kayıtların sahipliğini ve kontrolünü elinde tutmasına karşı bir alternatif olarak görülmesinden kaynaklanıyor. Diğer yandan, bu teknolojinin en büyük vaatlerinden biri, zincirde yer alan kayıtların “değişmezliği”. Zaman geçtikçe zincirde geride kalan blokların değiştirilmesi, takip eden tüm blokların da tutarlı ve çok hızlı bir şekilde değiştirilmesini öngörüyor. Bu nedenle, mutabakat yoluyla zincire eklenmiş ve üzerinden zaman geçmiş olan blokların kötü niyetli kişilerce manipüle edilmesi pratikte imkansıza yakın hale gelmiş oluyor. En yaygın blok zincirinde bile her 10 dakikada bir yeni bir bloğun çözülerek bloğa eklendiği biliniyor. Nispeten daha yeni olan altyapılarla, belirli bir işlemi önceden belirlenen kurallara göre gerçekleştirebilecek “akıllı sözleşme” kavramı da hayatımıza giriyor; böylece zincirin içine çalışma mantığı, yani bir nevi zeka da eklenmiş oluyor.

Ancak blok zinciriyle ilgili uygulamalar ve genel görünüm bu denli iyimser değil. Bu teknoloji için henüz “geçiş aşamasında” diyebiliriz. Farklı altyapılarla ilgili bir fikir birliği henüz yok. Bu tarz yeni platformların, eski süreçler ve sistemlerle birlikte nasıl işleyebileceği, olası performans ve güvenlik problemleri, görünmeyen maliyetler ve en önemlisi de yasal uyum çerçevesi henüz belirsiz denebilecek alanlar. Blok zinciri, tanım itibarıyla sistemsel anlamda merkezi bir otoritenin olmadığı dağıtılmış bir yapı öneriyor.

Ayrıca, bu yapıyla katılımcıların eşit hak ve söz sahibi olduğu demokratik ve karşılıklı uzlaşmaya dayalı bir mimari ortaya çıkıyor. Bu tür nedenlerle blok zinciri kendi kendini regüle eden bir yapı olarak da düşünülebilir. Diğer yandan, blok zinciri altyapılarının güvenliği ve mevcut düzenlemelerle uyumu konusunda ülke ve sektörlerde bir standart bulunmuyor. Uygulamada bu unsurun dikkate alınması gerekiyor. ABD, Kanada, İngiltere, İsveç, Fransa, Japonya, Avustralya ve yakın zamanda da Rusya, altyapılarla ilgili çeşitli tanıma, düzenleme ve test faaliyetleri yürütüldüğünü açıklasa da henüz dünya genelinde yaygın ve kabul gören bir platform söz konusu değil. Bunun yanında, Bitcoin, Ethereum ve Ripple başta olmak üzere bu teknolojinin başarılı ve yaygın uygulamalarından da söz etmek mümkün.

Tüm bunlara rağmen, uzmanlar 5-10 yıl içerisinde bu teknolojinin yaygınlaşacağını ve 2020’li yılların ortasına gelindiğinde küresel gayrisafi milli hasılanın önemli bir kısmının blok zinciri üzerinden geçeceğini öngörüyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar