Dijital dönüşüm çağında her şirket kurumsal olmalı mı?
Aslında bu soruyu TKYD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Pandır ile konuştuk. Dijital dönüşümün yükselişi onun yönetilmesini de zorunlu kılıyor. Aile şirketi ya da başka bir yapı ne olursa olsun, profesyonel katkıyı, farklı uzmanlıkları şirkete katmayı da gerektiriyor. Güçlü yönetim kurullarının da aslında yükselişi bundan… O zaman bağımsız yönetim kurulu üyesi gibi, diğer pek çok düzenleme daha önemli hale geliyor. Bu düşüncelerimi tabii Ali Pandır’a sordum. Pandır, Türkiye’deki son durumu, tüm bu gelişmeler ışığında değerlendirdi. Söylediklerinden özellikle öne çıkardığım ‘kurumsal yönetimi’ Türkiye’de şirketlerin tekrar gündeme aldıkları…
Piyasalar bu kadar sarsılırken biraz belki bu ‘kor’ gündemin dışına çıkmak iyi olur. Şirketle, rekabet kalıcı, dalgalanmalar geçici… Bir dönem çok yazdığım ‘kurumsallaşma’ konusunu Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı (TKYD) Ali Pandır ile tartışmak iyi oldu. Biraz gündemdeki yerini kaybetmiş gibiydi, şimdilerde çok tartışıldığı anlaşılıyor. O zaman şimdi Ali Pandır ile sohbetten notları size aktarayım: “Aslında kurumsallıkla kurumsal yönetimi birbirinden ayırmak lazım. Orada terminolojide bir karışıklık oluyor. Kurumsal yönetim dediğimiz de daha çok yönetim kurulu ve onun etrafındaki komitelerden oluşan şirket üst katlarından bahsediyoruz. Yani aşağıdaki hiyerarşiden pek fazla bahsetmiyoruz. Kurumsallık ise bütün yapının, yönetim sistemlerinin çatısına giriyor. Son yıllarda aile şirketlerinde ciddi bir oranda kurumsallaşma, kurumsal yönetime geçme isteği var. Ben de 8-9 şirkete böyle davet edildim, gelip bizi kurumsallaştırın diye davet ediyorlar. Burada önemli bir nokta var. Kurumsallık olmadan kurumsal yönetim kurulu da olamıyor. Yani yönetim kurulunda oturalım 4 kişi, gayet güzel kurumsal olduk filan, böyle de bir şey var”.
Neden kurumsal yönetim?
Hemen şuna geliyorum: “Bana da genelde aile şirketleri soruyor. Kurumsal olmak şart mı?” TKYD Başkanı Ali Pandır’dan dinleyelim: “Türkiye’de aile şirketi olmayan zaten bir Oyak Grubu bir de İş Bankası Grubu var. Peki kurumsal yönetim ne sağlıyor: Kurumsal yönetimin 4 ilkesi var: şeffaflık, adillik, hesap verebilirlik ve sorumluluk. Bunlar aslında azınlık hissedarların hakim ortağa karşı haklarının korunmasını sağlayan ilkelerdir. Çünkü örneğin, siz bir şirkete ortak oluyorsunuz fakat o şirketin nasıl yönetildiğini göremezseniz, ona güvenemezseniz, yatırım yapmazsınız. Dolayısıyla birincisi kurumsal yönetimin getirdiği özellikle halka açık şirketlerde bu itibarı/güveni sağlaması, böylece yatırımcının da burası kurumsal yönetiliyor dolayısıyla benim param da sağa sola çarçur olmaz diye güven duyduğu ve ona göre de daha çok yatırım yaptığı şirketler oluyor”.
Belki de ihtiyaç olmayabilir
Yine sorulan bir soru, “Ne kadar kurumsal yönetiyorum?” ben kendimi nasıl ölçebilirim… TKYD Başkanı Pandır şöyle aktarıyor: “Kurumsal yönetimin ölçüldüğü bir endeks var, Kurumsal Yönetim Endeksi. SPK’nın akredite ettiği şirketler gelip şirketinizi 400-500 soruda değerlendiriyorlar, sonra da bir not çıkıyor. Bu 10 üzerinden bir not. Bu da o şirketin ne kadar kurumsal yönetime uygun bir şekilde yönetildiğini gösteriyor. Türkiye’de her yıl 50 tane şirket bunu yaptırıyor. Ve bunların oluşturduğu da Borsa İstanbul’da bir endeks var. Burada birçok şirket 9’u geçti, 10’a yaklaştı. Kurumsal yönetimi hakikaten yüzde 100 olmasa da yüzde 90 üzerinde uygulayan birçok şirket var. Acaba o şirketlerin performansı daha mı yukarda veya onlara daha mı çok yatırım yapılıyor diye bir korelasyon soruyorsanız, şu anda öyle bir korelasyonu Türkiye’de göstermek mümkün değil. Batı’da mümkün çünkü 20-30 senelik uzun bir periyotta hakikaten onların performansının borsadan biraz daha yukarıda olduğu gözüküyor. Türkiye’de de ilerleyen yıllarda bunu görebileceğiz. Eğer şirketin sahibinin başka ortağı yoksa, sahibinin çocuğu da yoksa, şirket de çok büyük değilse o zaman hiç kurumsal yönetime gerek yok. Çünkü kurumsal yönetim bir yerde, paydaşlar arasındaki ilişkiyi düzenleyen bir şey”.
CEO, Genel müdür şart değil
Peki baştaki soruyu tekrarlayalım: “Dünyada güçlü yönetim kurulları çıkıyor çünkü şirketleri yönetmek zorlaştı. Buradan bakınca nasıl değerlendirmek gerekiyor? TKYD Başkanı Pandır:
“Kurumsal yönetim her zaman ortaklar asla uygulamaya girmesin, CEO’su genel müdürü olsun demek değil aslında. Tabii ideali o diyebiliriz ama bence şart da değil. Şirketi patronun yönettiği ama kurumsal yönetime geçmiş bir sürü aile şirketi var. Hatta bunların bazıları halka açık şirketlerden daha kurumsal. Çünkü yönetim kurulunun tamamı bağımsız üyelerden oluşuyor. Bu yönetime inisiyatif veriyor. Hatta bazen kendisinin oyu bile geçmiyor. Dolayısıyla icranın başında olmak aslında kurumsal yönetime engel değil. Diğer yandan bağımsız yönetim kurulu üyeliği diye bir kurum oluştu. Türkiye’de bu eskiden aslında vardı biz farkında değildik. Örneğin Koç Holding’in yönetim kurulunda senelerdir birtakım profesyoneller vardı. Aileden olmayan bir göz, bir şekilde akıl veriyordu. 2012 yılından itibaren halka açık şirketlerde yönetim kurullarında bağımsız yönetim kurulu üyelerinin olması zorunlu oldu”.
Türkiye'de 600 bağımsız üye var
Gelelim şu bağımsız üyeler konusu… Bence hala tam işlemiyor. Ama çok önemli ve Ali Pandır bunu şöyle anlatıyor: “2012’de bağımsız yönetim kurulu üyeliği zorunlu hale geldiğinde ben de ilk bağımsız olanlardan biriyim. Türkiye’de 600’ün üzerinde bağımsız yönetim kurulu üyesi var. Halka açık olmayan şirketlerde de bağımsız yönetim kurulu üyeleri girmeye başlayınca bu bir meslek olmaya başladı. O zaman birtakım kurslar vardı onları aldım, TKYD’nin hala devam eden eğitimleri vardı onlara gittim, biraz da el yordamıyla anladım. Biz bugün bu el yordamını ortadan kaldırmak için TKYD olarak çok önemli bir yayın çıkardık, Yönetim Kurulu Üyesi Oryantasyonu El Kitabı. Bağımsız yönetim kurulu üyeliğini hem üye açısından hem de şirket açısından çok yararlı bir sistem. O şirketle ilgisi, menfaati, çıkarı olmayan başka bir kişinin görüşlerini bildirmesi önemli. Ayrıca o kişinin farklı sektörlerdeki deneyimleri o şirketlere çok farklı bakış açıları kazandırabiliyor. Bir de bağımsız yönetim kurulu üyeleri özellikle aile şirketlerinde aile fertleri arasında dengeleyici olabiliyor. Bağımsız yönetim kurulu üyeleri aile şirketlerinin kurumsal yönetime geçişinin birinci aşaması”.
İşleri yavaşlatabilir mi?
Peki kurumsal yönetim işleri yavaşlatıyor mu? Pandır şöyle diyor: Bazı kişiler eskiden bir telefonla hallettiğimiz konular şimdi daha zorlaştı diyebiliyor. Ama bir yerde de işler organize oluyor. Yani işlerin aksadığı yok. Sadece belli bir düzene girip her şeyin dokümante olduğu ortak akılla kararlar verildiği başka bir düzene geçiyorsunuz.
Spor kulüpleri için çok önemli
Kurumsal Yönetim Endeksi’nin yaygınlaşmasını istiyoruz, bu konuda çabalarımız var. Yani daha çok şirket kendini kurumsal yönetim ilkelerine uygunluk açısından değerlendirsin. Ayrıca son yıllarda özellikle halka açık olmayan aile şirketlerine konsantrasyonumuzu artırdık. Bir de şirketler dışındaki kurumların kurumsal yönetimi önemli tabi. Nedir bunlar STK’lar, futbol kulüpleri ve hatta kamu. Kamu da belli bir oranda kurumsallaşma var, örneğin bir e-devlet. Çok önemli bir şeffaflık… Bu nedenle sistem de yavaş yavaş oturuyor. Bu nedenle biz öncelikle şunu tavsiye ediyoruz. Özellikle aile şirketlerinde uygulanan, bizim de önerdiğimiz bir yöntem var. Bağımsız üyeyi yönetim kurulu üyesi olarak değil, önce yönetim kurulu danışmanı olarak almak. Bu iki taraf için de faydalı. Bağımsız yönetim kurulu üyesi imza atmadığı için daha rahat oluyor, şirket de sizin danışman olarak tecrübelerinizden faydalanıyor.
Kurumsallık yaratıcılığı öldürür mü?
Bu soruya karşılığı Ali Pandır şöyle veriyor: “Evet, son yıllarda kurumsallık şirketlerde yaratıcılığı öldürüyor şeklinde bir söylem var. Bu söylemin bence bir gerçekliği yok. Apple kurumsal bir şirket değil mi yani? En yaratıcı, en inovatif şirketlerden biri. Dolayısıyla ben bu görüşe katılmıyorum. Şirket içinde yaratıcılığı canlandırmak için iç girişimcilik gibi bir sürü yöntem var ve bunlar kurumsal yapının altında da gayet güzel işliyor. Başta da bahsettiğim gibi Türkiye’de özellikle son yıllarda aile şirketlerinde kurumsal yönetime geçiş konusunda çok önemli bir istek, talep var. Bu kapsamda Anadolu’ya ağırlık vermek istiyoruz. Başta büyük iller olmak üzere Anadolu’nun çeşitli yerlerinde eğitim çalışmaları yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Gidemediğimiz iller için de video serileri yaparak, erişim sağlayacağız”.