Dijital detoks zamanı geldi mi?
Hoşumuza gitsin gitmesin öyle bir devirde yaşıyoruz ki algılar çoğu zaman gerçeklerin önüne geçiyor. Bu durumun ekonomide, siyasette, iş yaşamımızda hatta ilişkilerimizde bile geçerli olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. Algıların bu kadar öne çıkmasının nedenlerinden biri ve hatta en önemlisi internet ve bilişim teknolojisindeki gelişmeler. Bu teknolojik gelişim her birimizin durumunu, düşüncelerini diğerlerine duyurabilme olanağı yarattığından beri algı, gerçek kadar hatta daha fazla önem kazanmaya başladı.
Bu tespiti sadece bir eleştiri olarak kabul etmemek gerekir çünkü bu durum bize şimdiye kadar sahip olmadığımız birçok olanak da sağlıyor. Bu olanaklardan biri kişisel marka yaratma konusunda sahip olduğumuz çok sayıdaki araç. Kişisel marka bazıları için hala çok önemli olmayabilir. Bunların çoğu unvanlarının, mesleklerinin ve çalıştıkları kurumun kişisel markalarını belirlemek için yeterli olduğuna inanan kişiler. Çok da uzun olmayan bir süre öncesi için geçerli olan bu görüş ne yazık ki artık kabul edilebilir bir görüş değil. Günümüzde kişisel marka değerinizi nasıl ölçebilirsiniz diye bir araştırma yaparsanız karşınıza çıkacak sonuçlardan biri adınızı “Google”layın ve çıkan sonuç sayısına bakın olacaktır.
Benzer şekilde iş başvurularının değerlendirilmesinde de artık adayların sunduğu özgeçmiş kadar belki daha da etkili olan internette bıraktıkları iz olmaya başladı. Sosyal medya paylaşımları bu konuda tahmin edebileceğiniz gibi bir adım öne çıkıyor. Ne yediğinizden, tuttuğunuz takım kaybettiği zaman verdiğiniz tepkiye, siyasi tavrınıza kadar hakkınızda birçok bilgiyi barındıran sosyal medya hesaplarınız özgeçmişinizi oldukça geride bırakacaktır.
Sosyal medya ilişkisi günümüzde biraz da bağımlılık halini aldı aslında. Bağımlılık konusunda uzman olanlar bu konuda çalışmalar yapıyor ama benim aklıma ilk geleni sizlerle paylaşmak isterim. Sigara bağımlılarının bağımlılık derecesini ölçmek için kullanılan bir soru kağıdı vardır. İlk soru sabah sigarasına ilişkindir. Sabah sigarasına olan duyarlılığın bağımlılığın en önemli belirtisi olduğu söylenir. Sosyal medya için de bunu sündürebiliriz diye düşünüyorum. Sabah gözünü açtığınız an ile sosyal medya hesaplarınıza girdiğiniz an arasında geçen sürenin uzunluğu (veya kısalığı) sizin bağımlılığınızın en belirgin ölçütü olacaktır.
Bu bağımlılıkla mücadele etmek lazım ama tamamen kurtulamayacağımızı bilerek mücadele etmek gerekiyor. Bu mücadelenin çok güzel örneklerini bulmak mümkün. Bunlardan bir tanesi Jason Zook’un 30 günlük sosyal medya detoksu. İşlerinin önemli bir bölümünü sosyal medya üzerinden bulan ve takip eden bir kişi olarak yaptığı detoksu ve bu döneme ilişkin günlüğü okunmaya değer. Önemli tespitler olan bu günlükte detoksun onuncu gününde Jason Zook dikkat süresinin ve tek bir işe odaklanabilme süresinin önemli ölçüde geliştiğini belirtiyor. Ünü bir komedyen olan Barantunde Thurton’da benzer şekilde sosyal medya detoksunun fiziksel yalnızlık içermeyen bir ıssız ada deneyimine benzetiyor. Bu detoksun çoğu dijital biçimde karşısına çıkan zihinsel yükümlülüklerden kurtulmak anlamını taşıdığını eklemeyi de ihmal etmiyor.
Her bağımlılık gibi sosyal medya bağımlılığının kötü olduğunu söylemek mümkün ama düzgün kullanıldığı zaman yaratabileceği fırsatlar ve olanakların sınırsızlığını da unutmamak gerekiyor.