Diğerlerinin ekonomisi: BRICS, OBOR...

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Prof. Dr. Mustafa YILDIRAN - Akdeniz Üniversitesi İpekyolu Uygulama ve Araştırma Merkezi

Küresel ekonomi 2008 krizinden bu yana büyük bir başkaldırıyı izlemekte. Çin, Güney Afrika, Hindistan gibi eski sömürge topraklarından yükselerek dünyanın yeni hâkimleri olma yolunda. Bu ülkelere kapitalist Batı ekonomilerinin dışında kalan Rusya’nın da eklemlenmesiyle yeni alternatif ortaya çıkmaya başladı. Dikkat çekici olan bir faktör de dünya sistemini kritik edenler arasında öne çıkan Türkiye’nin de ortaya çıkmasıyla dünya sistemi 2. Dünya Sistemi ve Bretton Woods sonrası yapılanmanın sorgulandığı ve alternatifinin oluşturulduğu bir yönelim içerisinde.

BRICS ekonomilerinin dünya ekonomisindeki payı yaklaşık %25 seviyelerinde ve dünya nüfusunun %40’ına sahip bu ülkeler. 2030 yılından sonra Çin’in dünya ekonomisinin birincisi olacağı ve 2040 yılında dünyanın en büyük beş ekonomisi arasında sadece ABD’nin sıralamaya girdiği bir yapının önderleri durumunda. 2009 yılında kurulan BRICS ülkelerinin en önemli savaşı dolar hakimiyetine bağlı finans sistemini son erdirmek ve Batı finansal sisteminin baskısından kurtulmak üzerine. Bu ülkeler zaten doğal kaynaklardaki zenginliği, üretim güçleri ve kalabalık pazarları ile batılı ekonomilerden hızlı büyümekte. Çin dünyadaki yüksek teknolojili üretimin %15 seviyesinde bir paya sahip. Dünyada enerji ve ihracatın merkezi durumundalar.

BRICS ekonomilerin en önemli gücü, dünyada yeni ortaya çıkan güçlü liderlik modeline dayanan bir yönetim anlayışı ile yönetilmesi. Liderliğin öne çıkan yönleri, halkın yüksek desteği, karizmatik, hızlı karar alabilen ve istikrarlı olmaları. BRICS liderlerinin ayırt edici diğer özelliği de vizyonerlikleri, Batı ülkelerinin tıkandıkları dönemlerde dünyaya yeni alternatifler sunabilmeleri. Bu projelerden en dikkat çekici olanı, Tek Kuşak, Tek Yol (OBOR) inisiyatifi. OBOR ile Çin dünya ekonomisine yatırım, ticaret ve ekonomik gelişmeyi içeren çok yönlü bir vizyon ortaya koydu. Bu proje ile Afrika, Asya ve Avrupa’nın birlikte kaderinin değişeceği bir küresel yatırım ve ticaret ortamı meydana geliyor. Bu inisiyatif de ABD ve AB ekonomilerinin tıkandıkları bir zamanda dünyada serbest ticareti ve küresel yatırım fikrini konsolide etmesiyle de faklı. Çin projenin finansmanı için önce kendi kaynaklarından 1 trilyon doların üzerinde bir harcama yapmayı planlıyor. Projenin sürekliliğini sağlama için Asya Altyapı ve Yatırım Bankası’nı kurdu. Dünyanın hiçbir büyük gücünün cesaret etmediği küresel lojistik altyapısını da sağlamak üzere. Afro-Avrasya dünyası, yeni İpekyolu ile küresel ticaret ve ekonomi bütünleşmesini yöneliyor. Konvansiyonel iktisadi güç olan ABD ise küresel ticaret savaşını gümrük vergileri, kotalar ve tarifeler gibi insanlığın unutmak üzere olduğu çok eski iktisadi yöntemlerle savaş ortamı hazırlamakta. Pakistan, Afganistan, İran, Çad, Uganda vs birçok ülke Çin ve Rusya’nın öncülüğünde ABD’nin ambargo ve ekonomik baskılarla oluşturmaya çalıştığı prangaları kırmak için mücadeleye yönelmiş durumda.

Diğerlerinin dünyasında en ilginç ülke ise, Türkiye. Türkiye, ABD, NATO ve AB ile entegrasyon içerisinde olmakla birlikte, IMF ve BM gibi hakim güçlerin oluşturduğu yapıları sorgulamakta ve diğerlerinin yanına geçebileceğini ima eden davranış/söylem geliştirmeye devam etmekte. BRICS ülkeleri arasında olmamasına rağmen, Johannesburg’a Türkiye’nin onur konuğu olarak katılması küresel sisteme BRICS+T şeklinde bir eklemlenmeyle bitebilecek bir alternatif çıkarbilir.

Bu değişim dünyada doların sürekli diğer paralar karşısında değer kazandığı bir ortamda ve ABD Başkanı'nın bütün dünyayı ticari ambargo ile tehdit ettiği dönemde dünya ekonomik ve siyaset sisteminde diğerlerinin gücünü artıracak gibi. Bu ülkelere Meksika, Mısır, İran, Endonezya gibi ülkelerin katılması durumunda, dünya nüfusunun %60’ı ve dünya gelirinin %40’ının da üstünde bir gücün oluşmasını sağlayabilir. Böylece İkinci Dünya Savaşı'nın etkilerinin tümden kalktığı ve yeni iktisadi savaşların da cephelerinin oluştuğu bir alternatif doğabilir. Bu arada Türkiye’nin 1990'larda D8 projesinin aslında dünyada alternatif yönelimler açısından ilk örnek olduğunu da unutmamak gerek. Türkiye’nin yeni İpekyolu’nun tam odağında olması ve küresel ekonomik sistemin oyunu değiştirici gücünü elinde toplayabileceğini de göstermekte. Batı yakasının Türkiye’ye iktisadi ilgisinin artacağı ve BRICS, OBOR gibi alternatiflerin ise rekabet avantajı sağlayacağını da unutmamak gerekir. Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin getirebileceği yönetim avantajı, Türkiye’nin yeni döneme adaptasyonunu da kolaylaştırabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar