Devreden KDV sorunu
Önce piyasalara, özel sektöre müjdeler verildi. Devreden ve uzun süredir indirilemeyen KDV iade edilecek diye. Sonra “Katma Değer Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklikler Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”na bu yolda hükümler konuldu.
Tasarı ile KDV Kanunu'nun 29. maddesi değiştirilerek, “1.1.2019’dan sonrası için, mükelleflerin bir vergilendirme döneminde indirilecek KDV toplamının hesaplanan KDV toplamından fazla olması halinde aradaki farkın iade edilmeyeceğine ilişkin kuralın kaldırılması ve her bir vergilendirme dönemine ilişkin oniki ay süreyle indirim yoluyla giderilemeyen KDV’nin, izleyen altı ay içinde mükellef tarafından talep edilmesi koşuluyla iade edilmesi” öngörüldü.
Yine aynı tasarı ile 1.1.2019 öncesinde birikmiş ve indirim yoluyla giderilememiş KDV’nin ise ayrı ve özel bir hesaba alınması, ödenecek KDV’den mahsubu dışında bu hesabın kullanılmaması öngörülerek, bu şekilde birikmiş devreden KDV’nin, bütçe olanakları çerçevesinde yıllara yayılı şekilde iadesi yahut muhtelif vergi borçlarına mahsup edilmesi veyahut gider yazılması konusunda düzenlemeler yapma konusunda Maliye Bakanlığı yetkili kılınıyordu.
Tasarı Meclis'e sunuldu. Plan ve Bütçe Komisyonu'ndan geçti. Genel Kurul'a geldi ve reddedildi. Bütün bu aşamalarda, gerekli hesapların yapıldığı, bütçeye bu düzenlemelerle olağanüstü bir yük gelmeyeceği kamu kesiminden açıklandı. Hesap mutlaka doğruydu. Önce şunu söyleyelim. Her şeyden önce Hazine, 2019’da çok büyük bir KDV tahsilatı yapacaktı. Çünkü 2018 sonu itibariyle indirilecek KDV’ler sıfırlanıyordu. Ödeme, 2019’un indirilemeyen KDV’si için ise 2020 Temmuz'undan önce olmayacaktı. 2018 sonu itibariyle birikmiş devreden KDV ise zaten anında “trink” diye iade edilmeyecekti. Bir kısmı mevcut vergi borçlarına sayılacaktı. Bir kısmı gider yazdırılacaktı. Bir kısmına devlet tahvili verileceği söyleniyordu. Zaten hazinenin bu iadeyi, bütçe olanakları çerçevesinde zamana yayarak yapacağı tasarı metninde söyleniyordu.
Peki, niçin reddedildi? Belirsiz. Çünkü oylamaların gerekçesi yok.
Burada indirilemeyip devreden KDV, kimin parası diye sormak gerekiyor. Mükellefin parası. Mükellef KDV’yi indiremediği takdirde, kendisi nihai tüketici gibi KDV’ye cebinden ödeyerek katlanmak zorunda kalıyor. Oysa bu vergide mükellefin vergi taşıyıcısı olmaması, taşıyıcının yani nihai tüketicinin KDV’yi üstelenmesi gerekiyor. Mükellef, nihai tüketici pozisyonunda olup bu vergiyi üstlenince, kaynaklarını buraya, bu tutarın finansmanını sağlamaya yöneltmek zorunda kalıyor. Mükelleflerin finansmanını sağladığı indirilemeyen KDV tutarı, az buz rakam değil, yaklaşık 167 milyar Lira. Bakan, bunun yaklaşık 70 milyar lirasının özel sektöre ait olduğu söylüyor. Buradaki en büyük alacaklı ise, 43,5 milyar lira ile inşaat sektörü. Başka bir deyişle inşaat sektörü, cebinden 43,5 milyar lirayı harcamış, ama yansıtamayıp, üzerinde kalmış. Bu para bu sektörün hem alacağı hem de bir anlamda finansman sıkıntısının kaynağı.
Biz yıllarca ödenecek KDV’yi Hazine'ye gelir yazdık. Ama mükellefin devlete kredi verir gibi ödediği, indirileceği umudunu taşıdığı KDV’yi yok saydık.
Peki diğer ülkeler ne yapıyor? Oraya da bakmak lazım. İki akademisyenimizin Vergi Konseyi için yaptığı bir araştırmaya göre Arjantin, Avustralya, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fransa, Almanya, Macaristan, İrlanda, İtalya, Luxemburg, Portekiz ve İngiltere, indirilecek KDV’nin hesaplanan KDV’den bir yıl içinde sürekli fazla olması halinde, diğer vergilerden mahsup ve/veya iade yapıyor. Arnavutluk, Avusturya, Belçika, Kanada, Finlandiya ve Norveç daha kısa sürelerde iade yapıyor. Demek ki bu ülkeler Hazine'yi mükellefin alacağı ile finanse ettirmiyor.
Bu konu, uzun süreler mükellefe taşıttırılan bu KDV’nin iade edilmesi gerektiği, konuyla ilgili akademisyenler tarafından zaten bilinmekteydi. Bu tartışmalarla konuyu herkes öğrendi. Özel sektörün artık bu konunun peşini bırakmayacağını, vergi adaleti adına talepkâr olmaya devam edeceğini düşünüyorum.
Bu düzenleme yasalaşsaydı, özel sektör nezdinde ekonomide bir sinerji yaratacaktı. Özel sektör belki vergi borçlarını kapatacaktı, devlet tahvili verilse teminat gösterip kredi alacaktı veya kırdırıp kaynak yaratacaktı. Eminim ki bu tutarlar, özel kesime bir can suyu yaratacaktı. Tasarının red öncesi yarattığı olumlu hava bile bunun göstergesi.
Seksenli yıllarda KDV Kanun Tasarısı'nın hazırlanması sırasında görevde olan bazı üstatlara, uzun süre devreden KDV’nin iadesi meselesinin, pek çok ülke kanununda olmasına rağmen niçin kanuna alınmadığı sorulduğunda, “bunu o gün de tartıştık, ama sahte faturayı arttırır diye korktuk” dedikleri söyleniyor. Uygulama ve denetim sorunlarının cezasını, KDV yükünü taşıyanlara ödettirmek yanlışından artık dönmeliyiz. Yaşın yanında kuru artık yanmamalı.
Benim inancım, en geç bundan sonraki en fazla beşinci Torba Kanun'la bu sorunun giderileceği.
Tabii ki konuya sahip çıkmak koşulu ile.