Devletlerarası ilişkileri izlemeden şirket yönetilemez

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

 

Çeyrek yüzyıl önce kurumsal planlamayı benimsemiş seçkin bir kuruluşta hazırlanmış rapor taslağını sizlerle paylaştım. İstedim ki, bugünün objektifinden bakıldığında, dün neleri doğru yaptığımız, hangi eksiklerimizin bulunduğu üstüne düşünebilelim. Bugün gündemimizdeki konuları analiz ederken,  arşivin şaşmaz hafızasının ne zaman karşımıza çıkacağını hiç unutmayalım.

Çeyrek yüzyıl öncesi hazırlanan raporun bu son bölümünde daha çok devletlerarası ilişkilere bakış açısı yansıtılmaktadır. Umut ediyoruz ki, bu dört yazıyı okuma sabrı gösterenler, dönüp bir değerlendirme yapacak ve bize uyarılarda bulunacaktır.

Devletlerarası ilişkiler önemlidir

Devletlerarası ilişkilerin yeni yapılanmasında, plan kararlarını etkileyeceğini düşündüğümüz beş temel konuya değinmek istiyoruz:
Küresel yumuşama ve soğuk savaş koşullarının değişmesi,
Geleceğe dönük  potansiyel sorunlar
Ortadoğu krizlerinin olası etkileri
Doğu Avrupa ülkelerindeki gelişmeler
Devletlerin stratejik konumlarındaki değişmeler

 

Küresel yumuşama ve  oğuk savaş koşullarının değişmesi: Teknolojinin  yarattığı  yok edici silahların dengesi, askeri anlamda iki kampa ayrılan süper  güçler arasında  yumuşamaya neden olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı’da ve Doğu’da Sovyetler ekseninde oluşan güçler ideoljik ağırlıklı politikalar oluşturmuştur.
Haklılığı ya da haksızlığı tartışma dışı bırakılsa da, soğuk savaş disiplini, dünyada yeni bir denge oluşturmuştur. Vietnam, Afganistan gibi bazı lokal çatışmalar bir yana bırakılırsa, söz konusu disiplinin  yarattığı bir dengeden söz edilebilir.
Askeri bloklarda yumuşama, bölgesel sorunlar, milliyetçilik akımları ve benzeri  baskı altına alınmış potansiyel sorunların uç vermesi olasılığı bir hayli yüksektir.

Geleceğe dönük potansiyeller: Soğuk savaş disiplininin ortadan kalkması başta milliyetçilik olmak üzere bazı çatışmacı algıları öne çıkaracaktır. Gelecek günlerde ülkeler arasındaki sınır sorunları, bağımsızlık arayışları, dinsel fanatizm, çevrecilik ve Ortadoğu özelindeki su sorunu gündemde yerini koruyacaktır. Küresel   ticaret göreceli olarak, yerel ticaret ise ciddi biçimde söz konusu gelişmelerden etkilenebilir.

Ortadoğu  Krizinin olası etkileri: Ortadoğu krizlerinin dünü, bugünü ve yarını dünya ekonomisini ilgilendirdiği gibi, Türkiye ve sektörümüzü de yakından ilgilendirmektedir. Ortadoğu krizi ile ilgili çok kapsamlı bir değerlendirme  XI. UVP Çevre Etüdümüzde yer alacaktır.
Ortadoğu’daki bugünkü denge doğal değil, yapaydır. Bu yapay sınırlar, İngiliz politikasının oluşturduğu sınır çatışmaları ile kolaylıkla tetiklenebilir: Örneğin, Türkiye-Suriye arasında Hatay, Suriye-Ürdün arasında Yarbuk, Sudi Arabistan-Yemen arasında Gizan ve Negran, Yemen-Umman arasında  Mady Hatromot, Umman-BAE arasında Vahit Aborien, Katar-Bahreyn arasında küçük adalar, Suudi Arabistan-Kuveyt, Iran-Irak arasında  ihtilaf bölgeleri vardır.

Arap milliyetçiliği ön plana çıkacaktır: Arap milliyetçiliği iç düşman olarak zengin Arap şeyhleri, emirlerini gösterecektir. Dış düşman Kur’an ile Telmut çatışması olan İsrail bir numaralı yerini koruyacaktır. Bu inanca dayalı  uzlaşmaz bir çatışma alanıdır.
Arap milliyetçiliği, "Arap olmayan Müslüman ülkeler"  ile de "potansiyel su sorununu" dış düşman alanı olarak kullanabilecektir. İran, tarihi mirası nedeniyle ikinci derece düşmandır; bir  imparatorluğun nefret mirasını omuzlarında taşıyan ülkemiz ise kolay hedeflerden biri olur.
Bugün Süriye ve Iran’da  olduğu gibi azınlıkların çoğunluğu yönettiği bir siyasi yönetim hakim. Bu durum "mezhep çatışması" için kolaylıkla alevlenebilir.
Enerji kaynağı olarak bölge her zaman siyasi güçlerin oyun alanı olacaktır. Ticaret geliştirilirken, bütün bu gelişmeleri dikkate alan, ilerleme kadar çekilme boyutunu da gözetleyen bir plana ihtiyaç vardır.

Doğu Avrupa Ülkeleri: XI. UVP Çevre Etüdü’nde geniş biçimde değerlendirilen Rusya Federasyonu'ndaki gelişmeler, geleceğe dönük olarak  fırsat ve tehlikeler yaratmaktadır. XI. UVP çalışmaları bağlamında bu ülkelerle ilgili ayrıntılı çalışmalar şubat ayına kadar yönetime sunulacaktır.
Doğu Avrupa ülkelerinde bizim temel üretim alanımız olan camda "rakiplerin gelişmesi" olasılığı yüksektir.

Devletlerin stratejik konumlarındaki değişme: Ülkelerin  global verimliliklerindeki değişmeler, askeri güçlerini ve uluslararası ilişkilerdeki konumlarını da değiştirmektedir.
Ekonomik ve teknik gelişmeleri  hareketlendiren gelişme dinamikleri  ülkelerin stratejik konumlarını değiştirmektedir.
Ülkelerin stratejik konumlarının değişmesi konusunda  kapsamlı tartışma alanlarından birkaçına kısa değinmeler yapalım:
Dünya ekonomisinde tek yönlendirici merkez yerine, çok taraflılık ön plana çıkacaktır. Ekonomide güç kayması, rekabetin  kızışmasına yol açacaktır.
Dünya dengelerini koruma konusunda AB ve Rusya Federasyonu'nun ağırlığı azalacak, Avrupa ülkeleri birleştiğinde büyük merkez olacaktır.
Almanya birleşmeden sonra tek başına Japonya’dan fazla ihracat yapan ülke olarak, dünya dengesinde ağırlığını artıracaktır.
AT ülkeleri arasında verimlilik farklarının nasıl çözüleceği konusunda açıklık yoktur.
Gelişmeleri Ar-Ge çalışmaları hızlandırdığı için bu konuda yeteneklerini geliştirmeyen yoksullar daha yoksullaşacaktır.

Sonuç:

Bir rapor kapsamında çok geniş değerlendirme imkanı olmadığı için  dünyamızı anlamaya yönelik bazı sorunlara değinildi. Bu aşamadan sonra bütün gelişmelerin genelinde ülkemize, özelinde sektörümüze ve ürün gruplarımıza olası etkilerini ayrı ayrı ele almamız gerekiyor.
Topluluğumuzun güçlü ve zayıf yönleri, fırsat ve tehlikeleri hep tartışma gündeminde diri tutularak, gelişmelere uyum sağlanması  en etkili yol ve yöntemdir.
Uyum yeteneğimizi geliştirmek  temel sorumluluğumuzdur.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar