Devlet yıpranıyor
Bazen birbirinden farklı olayların daha genel düzeyde aynı olgunun bir parçası olduğunu algılamakta zorluk çekebiliriz. Bu ifadeyi soyut bulduysanız, örneklerle somutlaştırmaya çalışayım. Bir başbakanın bir üniversitenin bahçesinde yapılan ve biranın içildiği bir festivale müdahale etmesi, içki servisini durdurması ile bir milletvekilinin oğlunun ve bir arkadaşının karakolda kötü muameleye maruz kaldığı iddiası ile emniyet amirine baskı yapması, rütbeleri çıkarılmış polisleri sıraya dizdirip kusurlu memuru tespit etmeye yönelmesi arasında bir ilişki var mıdır? Var ise, bu ilişkinin mahiyeti nedir? Önce olayların her birini ayrıntılandıralım, sonra da ortak yönlerini bulmaya çalışalım.
Bira içilen festival, bir üniversite tesisinde yapılan, fakat bizatihi üniversiteye ait olmayan bir faaliyet. Anlaşıldığı kadarıyla, 18 yaşını geçmiş olmak kaydıyla herkese açık olan festivalde gençler müzik dinliyor ve eğleniyorlar. Çevrede ikamet ettiklerini beyan eden bir kısım vatandaş (bunu teyit eden bir haber okumadım, belki oraya gönderilmişlerdir), faaliyeti ilçelerinin muhafazakar şöhretine aykırı bulmuş, sonlandırılmasını istemiş. Mesele basit bir yerel yönetim sorunu olmak gerekirken, Sayın Başbakanımıza intikal ettirilmiş. O da, faaliyetin yürütüldüğü üniversite ile yakın ilişkileri olan bir bakanı arayarak, bu işe hemen son verilmesini istemiş. Üniversite yönetimi, herhangi bir hukuki temeli olmasa da, çaresizce istenileni yerine getirmiş. Bu arada, çevrede bira içilmesini sakıncalı bulmayan bir kısım semt sakini, içerde bira satışı yasaklanınca, kovalara buz ve bira doldurup, kapıda isteyenlere satmışlar. Sayın Başbakanımız bilahare yaptığı açıklamada birayı yasaklama talimatını kendisinin verdiğini doğruladı.
Bilebildiğim kadarıyla, festival yasal izinler alındıktan sonra yapılmıştır. Yine bilebildiğim kadarıyla, Sayın Başbakanımızın böyle bir faaliyeti, hem de üniversite ile bağları olan bir bakanı aracılığıyla durdurmak gibi yasal bir yetkisi bulunmamaktadır. Kendisine ulaştırılmış olan bir sorun varsa, olağan idari kanalları işleterek soruşturması, gereğinin yapılması talimatını vermesi mümkündür. Kendisi görevleri ve yetkileri yasalarla tanımlanmış bir görevi geçici olarak ifa eden bir görevde bulunuyor. Yapılan işlemse görevin getirdiği nüfuzun kullanılmasıdır ki, hukuk devletinde böyle bir işlemin yapılmaması gerekir.
Hatay'daki olayda da, yasaların öngörmediği bir özel işlem yapılmıştır. İşlemi yapan emniyet amiri isabeti tartışmalı bir işgüzarlık yapmış olabilir ama belli ki, böyle bir işlem yapmamasının kendisi için istenmeyen sonuçlar doğuracağını, buna karşılık yasallığı tartışmalı davranışının takdir edileceğini ve ödüllendirileceğini hesaplamıştır.
Bazı gözlemciler parti devletine doğru gittiğimizi söylüyorlar. Sanırım olay daha vahim, devlet geleneğimiz yıpranıyor. Gücün kuralsız kullanılması olgusu giderek yaygınlaşıyor. Bunu yapanlar eylemlerinin bizi hangi sonuca götürdüğünü belki öngöremiyorlardır. Ülkemizi çevredeki ülkelerden ayıran devlet geleneğinin güçlü olmasıdır. Acaba çevremizdeki ülkeleri mi benzemek istiyoruz? Konu üzerinde ciddi düşünmeliyiz. Keyfi yönetim uzun vadede ona başvuranlara bile zarar verecek bir yöntemdir.