Devlet vatandaşının hakkını korumak durumundadır
Suriye 1960 yılında Türklerin mallarına el koyunca , 1966 yılında misilleme olarak Suriyelilerin ülkemizdeki mallarına el konuldu. Bunlar arasında yer alan İstanbul Kapalıçarşı’daki 100 dükkandan alınan kira ve çeşitli illerdeki arazi gelirleri bir hesapta bloke edilip biriktirilmeye başlandı.
Suriye’de mallarına el konulan 18 kişi 2012 yılında Maliye Bakanlığına açtıkları davada Ankara 3. İdare Mahkemesi’nde bu bloke edilen Suriyelilerin mallarından kendilerine ödeme yapılması yönünde karar alınmasını sağladı. Maliye Bakanlığı’nın bu karara karşı Danıştay 10. Dairesi’nde yaptığı kararın bozulması yönündeki temyiz başvurusu aynı yılın 9. ayında reddedildi. Kamu Denetçileri Kurumu da yapılan bir başvuru üzerine hazırladığı raporda Suriye’de malı olan ailelere ödeme yapılmasını önerdi.
Bu duruma rağmen sonuç alamayanlar adına, arkadaşımız Hüseyin Gökçe’ye bilgi veren, Suriye’de Emlakı Kalanlar Dernek Başkanı Sertaç Menzilcioğlu, devletin vatandaşının hakkını korumaması karşısında, yeni bir yol deneyeceklerini belirtiyor. 3 bin 800 aileyi ilgilendiren konuda sonuç alabilmek için artık bireysel olarak açılacak davalarla Türkiye’de hukuk yolunun tükenmesinin ardından, bu ailelerin AİHM’e başvurarak Türkiye’yi mahkum ettirerek, hak alma yolunu deneyeceklerini açıklıyor. Bu konunun Kamu Denetçileri raporunda da altının çizildiğini belirtiyor. Menzilcioğlu, Maliye Bakanlığının olumsuz yanıtına karşı hazırladıkları raporla TBMM’ye de başvurduklarını, ancak konunun henüz Meclis gündemine alınmadığını da söylüyor. Cemil Paşa’nın 82 bin dönüm arazisi konusunda aileleri adına girişimleri olan Faruk Hemdam Çelebi de AİHM yolunu kendilerinin de deneyeceklerini belirtiyor.
Konu ile ilgili hazırlanan bir raporda, taleplerinin Fransız Devlet Şurası’nın eski sömürgeleri Tunus’taki Fransızların mallarının mülkiyet hakkını kullanamamaları üzerine verdiği tazminat kararı gibi bir karar alınması öneriliyor. İdarenin bir kanun çıkararak Suriye’deki mülkiyet hakkını kullanamayanların belgeleriyle başvurmaları halinde, bir kısım arazinin satın alınarak ortağı durumuna gelebileceği, böylece Suriye’ye karşı hem vatandaşının hakkını korurken, hem de mülkiyet hakkına sahip gibi davranabileceklerini belirtiyor.
Görüldüğü gibi Suriye’de taşınmazları olan Türkiyeli vatandaşlar Maliye Bakanlığına karşı kazandıkları davaya, Kamu Denetçileri Kurumu gibi kurumların lehlerine raporlarına karşın, sonuç alamadıkları için şimdi, yeni bir girişimle konuyu AİHM’e götürerek sonuç alma yolunu deneyecekler.
Aslında sonucu belli olan bu yola gidilmeden, Maliye Bakanlığı bürokratlarının Fransızların Tunus malları konusunda aldığı tazminat olayını inceleyerek benzeri bir kararı almaları düşünülmelidir. Devlet vatandaşının hizmetinde olarak onların hakkını korumak zorundadır. Bürokrasinin vatandaş karşısındaki direnci ortadan kaldırılmalıdır.