Devlet içi diyalog aksamamalı
TÜBİTAK Teknoloji ve Yenilik ve Destek Programları (TEYDEB) Başkanı belli alanlarda Ar-Ge çalışmalarına yüzde 85'e varan destekler sağlayacaklarını açıklıyor. Bunlar arasında öncelikli olarak da güneş enerjisinden söz ediyor. Ancak EPDK güneş enerjisi başvuru lisanslarını Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün çalışmasına bağlı olarak çıkacak yönetmelikle bu yıl sonunda ya da 2013 başında verebileceğini söylüyor. Bu noktada söylenebilecek tek söz 'devlet içi diyalog aksamamalı' olacaktır.
TÜBİTAK Teknoloji ve Yenilikçi Destek Programları (TEYDEB) Fatih Yülek destek programı ile Türk şirketlerinin Ar-Ge maliyetlerinin yüzde 85'ine kadar karşılanacağını belirterek yeni desteklerin ihtiyaç duyulan alanlarda proje üretmek için kullanılacağını söylüyor ve örnek olarak güneş enerjisi alanında destek projelerinin hayata geçirileceğini belirtiyor. Ayrıca TEYDEP'in bugüne kadar 62 milyon lirası KOBİ'leri 115 milyon lirası büyük işletmelere olmak üzere 278 milyon liralık destek verdiğini açıklıyor.
TÜBİTAK'ın bu girişimi önemsenmesi gereken doğru bir adım olarak kabul edilmesi lazım. Ancak, bununla beraber bu alanda devlet içi diyalogun var olması gerekir. TÜBİTAK, güneş enerjisine destek vereceğini açıklıyor. Ancak, EPDK henüz teknik düzenlemeler gerçekleşmediği, Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün ölçüm standartlarını belirleyen yönetmelik yayınlanmadığı için güneş enerjisi lisans başvurularını henüz almıyor. Yani TÜBİTAK'ın hazırladığı ve ağırlı olarak da KOBİ'lerin de içinde bulunduğu işletmelere kullandırmayı düşündüğü Rüzgar Enerjisinde Ar-Ge Teşvikleri'ni almayı düşünen firmaların güneş enerji lisansı sahibi olmaları bugün için söz konusu olmadığından, bu Ar-Ge Teşvikleri'nin işletmelerle buluşması söz konusu olamayacak.
Ancak EPDK 'Başvuruları alıyorum' dediği zaman, Metroloji'nin ölçüm standartlarını belirleyen standartları çıktıktan sonra başvurular gündeme gelebilecek. Bunu Meteoroloji ve EPDK'nın 2012 sonunda ya da 2013 başında gerçekleştirebileceği belirtiliyor. Yani TÜBİTAK'ın girişimi iyi bir başlangıç olarak ortada duracak ama devlet içi kurumlararasında eş güdüm olmadığı için bir süre hayata geçmeyecek.
Oysa son zamanlarda Türkiye'de, başta enerji olmak üzere sağlık, çevre, otomotiv ve ulaşım sistemleri gibi alanlarda yerli katkıyı artırıcı kararların önemli olduğu belirtiyor. 2020 yılına kadar milyarlarca dolar enerji yatırımından, ulaşım, çevre ve sağlık yatırımından söz edilirken, bunların yabancı alımlarla gerçekleşmesi yerine, yerli alımlarla gerçekleşmesinin doğru olacağı herkes tarafından belirtiliyor. Buna karşın hayatın pratiği olarak gördüğümüz yerlileşmenin önünü açan kararlar ne yazık ki istenilen zamanda ve istenilen şekilde gündeme gelemiyor. Sadece içinde yenilenebilir enerji kaynaklarının da olduğu enerji yatırımlarının 2023'e kadar 130 milyar ABD dolarına ulaşacağı tahmin ediliyor. Elektrik ihtiyacında her yıl yüzde 6'lık bir artış, bizi bu sonuca ulaştırıyor.
TÜBİTAK'ın bu önemli ve doğru girişimi de ne yazık ki şimdilik kağıt üzerinde kalacakmış gibi gözüküyor. Türkiye son dönemlerde Ar-Ge konusunda çok konuşulan ve Ar-Ge oranlarının artırılması için önemli adımlar atılmak istenen bir ülke durumunda. 2010 yılında binde 8.4'e ulaştırdığımız 2011'de binde birlik bir artışla binde 8.5'a ulaştırdığımız Ar-Ge harcamalarımızın GSYİH oranı hala yüzde 1'in altında ve biz bu alanda yüzde 2-3'ler seviyesine 2023'e kadar ulaşmayı hedefliyoruz. Bu açıdan baktığımızda TÜBİTAK'ın bu alandaki girişimleri doğru adımlar olarak karşımıza çıkıyor.
Fakat, bu doğru adımların hayata geçebilmesi ve istenilen oranlara ulaşması ancak devletin bütün kurumlarının diyalog ve eş güdüm içerisinde buna zemin hazırlamaları ile mümkün olacaktır. Ama haberde yer alan örnek, bunun böyle olmadığını ortaya koyuyor.
TÜBİTAK'ı girişimiyle tebrik ederken, Meteoroloji ve EPDK'yı güneş enerjisi konusunda bir an önce başvuruları kabul edecek hale gelip, lisans vermeye davet ediyoruz…
Türkiye, birçok alanda yeni arayışlar içerisinde. Bunlar da çoğunlukla bize cari açık sorunu yaşatan ithal girdilerden kaynaklanıyor. Onların yerine yerli üretim ikamesi sürekli tartışılan bir konu durumunda ama olması gereken belli takvimlere bağlı olarak hangi alanlarda hangi yerlileştirmeleri yapabileceğimizi ve bunlara uygun hangi destekleri verebileceğimizi karara bağlamak olmalıdır. Doğal olarak bu kararlar, zaman içinde izlenerek sonuçlara uyum da açıklıkla ortaya konmalıdır.