Devlet Destek mi, yoksa…
İhracatçının yükü gani, taşı taşıyabilirsen…
KDV ise yükten öte bir kambur. Yıllar önce, ürüne destek veren sistemde yaptığımız hesaplarda, fiyatlarımızı bir türlü dengeleyemezdik. İthalatta alınan vergiler ciddi bir yük yarattığı için, özellikle komşu ülkelerin ihalelerinde verdiğimiz tekliflerde oluşan fiyatlar bizi hep aynı yerlere götürürdü. Bu yer ise, devletin üretimden, ürün üzerinden, firma kârlarından çeşitli başlıklar altında aldığı nemalardı. Sonra bunlar yavaş, yavaş değişime uğradı ve engellerle yükler azaltıldı veya kaldırıldı. O zaman da uyanıklar devreye girip, sistemi kötüye kullanmaya başladılar. Devlet de o zaman tedbir alıyorum diye, her türlü işlemin altında "buzağı aramaya" başladı. Kurunun yanında yaş da yanmaya başladı.
Umarız Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek tarafından bu hafta açıklanması beklenen, KDV iadesi uygulamalarının kolaylaştırılması ve hızlandırılmasına ilişkin yeni uygulamalar "fare doğurmaz" ve "devlet yiyen farelere" başka bir kapı açmaz da biz ihracatçılar rahat bir nefes alabiliriz.
İyi haberler beklerken, bu kez karşımıza gümrük müşavirliği için uygulamaya konulan "tarife" çıkıyor. Dış ticaretle uğraşan arkadaşlardan buna itirazlar geldi. Bu da bana taksimetre uygulamalarının başladığı zamanlardaki tartışmaları hatırlattı. Ne ilgisi var demeyin. O zaman da taksici esnafı bu uygulamaya bir hayli karşı çıkmıştı. Hatta taksi müşterileri bile pazarlığa devam etmeye çalışmıştı. Ancak standart oturup, alan da veren de uygulamanın hakkaniyete uygun olduğunu görünce, sular duruldu ve şimdi sorun yok. Şimdiki olayın iyi tarafı ücretlendirmenin belirli bir standarda oturtulması, uygun olmayan tarafı da uygulamaya taraf olanlar ortak bir fikir birliği oluşturmadan, hemen bir liste hazırlanması. Farklı fikirler de var etrafta, "ihracatçıların fikirlerini neden almalıymışız" diye soranlar da var. Ortak fayda paydasının yükseltilebilmesi, uygulamaya taraf olanların karşılıklı olarak fikir beyan edip, her tarafa mümkün olan en yüksek faydanın sağlanması konusunda anlaşmaları ile yapılabilir. Telaşa kapılmaya gerek yok, ancak TİM gibi kuruluşların bu konunun takipçisi olarak, sistemin " hakkaniyete uygun bir platforma oturana kadar " tartışmaları ve görüşmeleri sürdürmesi gerekir.
Öte yandan ihracatçılara sağlanan devlet desteklerinin ödenmesi konusunda yaşanan gecikmeler var. Ara sıra bir araya geldiğimiz arkadaşların şikâyetleri " desteklerin uygun bir zamanda ödenmediği " ve ihracatçılarımızın bu desteklerden faydalanma konusundaki heveslerini kırdığı yönünde. Seminerlerde veya danışmanlık toplantılarında bir araya geldiğimiz arkadaşların bazıları, daha da ileri giderek " devletin cebinde akrep var " diye, şaka yollu da olsa olayın gerçek bir can sıkıntısı olduğunu vurguluyorlar.
Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Zafer Çağlayan, gezdiği ülkelerin sayılarının her geçen gün arttığını ve ihracatımızın geliştirilmesi için yaptıklarını gururla anlatıyor. Aynı pozisyondaki eski Bakanımız Sayın Kürşat Tüzmen'in de gösterdiği çabaları ve katkılarını biliyoruz. Devlet vermeye çalışıyor amma biz ihracatçılar yeterince alamıyoruz. Çünkü "hırsıza kilit dayanmaz." Devlet de pireleri görünce yorganı yakıyor. Amma asıl olan yorganı dezenfekte edip, sonra kullanana zarar vermeyecek şekilde kullanıma hazır tutmak ve destekleri uygunsuz bir şekilde kullananları yakalayıp, ciddi bir ölçekte cezalandırıp, düzgün çalışanları da heveslerini kırmadan ve üzmeden kollamak.