Devlet az yatırım yaparsa…
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı “Genel Devlet” verilerini açıkladı. Bakalım devlet ne yapıyor? Programa göre 2024 yılında GSYH 44 trilyon 218 milyar lira olacak. Ulusal gelir içinde kamu sektörü 1 trilyon 697 milyar lira sabit sermaye yatırımı yaparken özel sektör ise 11 trilyon 950 milyar lira yatırım gerçekleştirecek.
Ülkemizde toplam yatırım oranı %30,86 olurken bunun 3,84’ü kamu tarafından 27,03’ü de özel sektör tarafından gerçekleştirilecek.
Programa göre 2025’de kamunun yatırım oranı 3,23’e düşerken özel sektörüm yatırım oranı 27,68’e çıkacak ve toplam yatırım oranı yüzde 30,91 olacak. Bir de 2023 gerçekleşmesine bakalım: Toplam yatırım oranı yüzde 31,86 olurken bunun 3,66’lık kısmı kamudan 28,20’lik kısmı da özel sektörden geldi.
Ve daha geçmişe gidelim:
1998 yılında toplam yatırım oranı yüzde 23,45 iken bunun 4,67’si kamudan, 18,78’i ise özel sektörden geliyordu. 2000 yılında ise yatırım oranı yüzde 22,21’e gelirken bunun 5,02’si kamudan, kalan 17,20’si ise özel sektörden geliyordu. Burada dikkatimizi çeken ayrıntı şu: Eski yıllarda kamu yatırım oranı daha yüksekti. Bu yükseklik hem GSYH’ya oranla hem de vergi gelirlerine göre benzer şekilde seyir gösteriyordu.
Mesela, toplam kamu gelirlerine oranla kamu yatırım oranı 1999’da yüzde 12,8; 2000 yılında yüzde 11,4 ve büyük kriz yılı olan 2001’de bile yüzde 11,3 olmuştur.
Oysa AK Parti döneminde kamu gelirlerine göre kamu yatırım oranı ortalama yüzde 9,4 oranında gerçekleşmiştir. Hatta 2025 yılında programa göre kamu gelirlerine göre kamu yatırım oranı yüzde 8,0’de kalacaktır.
Gelin bir de sadece vergi gelirlerine oranına bakalım:
1998’de %30,8; 1999’da %30,3; 2000’de %29,0 ve 2001’de %25,3 olan kamu yatırım oranı 2022 ve 2023’de yüzde 22,0 ve 22,5 olduktan sonra 2025’de yüzde 18,0’de kalacaktır.
Dikkat ederseniz kamu daha çok vergi toplamaya giderken bu gelirleri kamusal yatırım hizmetini artırmak yerine azaltmaktadır. Kamu yatırım oranını azalırken bunun tersine özel sektör yatırımları artırmaktadır. Daha çok vergi ödeyen özel sektör daha çok yatırıma gitmektedir.
İşin bir de Mahalli İdareler kısmı var.
AK Parti iktidarı öncesinde yüzde 23’lerde seyreden mahalli idarelerin kamu yatırımlarındaki payı 2018’lere doğru yüzde 30’ların üzerine çıkmıştı. Sonraki yıllarda ise mahalli idare yatırımlarının oranında da bir gerileme yaşanmaktadır. Hatta programa göre 2024 yılında mahalli idare yatırımlarının payı yüzde 21,3 paya sahip olacaktır.
Bu durum ne ifade ediyor? Ya da bu tabloya göre geleceğimiz nasıl olacak?
Önce şu tespiti yapalım: Türkiye halen gelişmekte olan ve çok büyük kalkınma yatırımlarına ihtiyacı olan bir ülkedir.
Bugün yap(a)madığımız yatırımların faturasını maalesef sonraki kuşaklar çok daha fazla hissedecektir.
Ayrıca bir başka sorun ise kamu yatırım verimliğidir. Yani kamu yatırımları ne kadar verimli işliyor? Bugün ülkemizde yurtiçi mal transferi yurtdışına göre çok daha pahalı ise ortada bir verimlilik sorunu var demektir. Bunu nereden görüyoruz: Lojistik fiyatlamasından. Orada fiyat artışı yüzde 120 gibi bir seviyelerde ve fiyat artışı pek hız kesmiyor.
Bir başka gösterge ise trafik maliyeti ve trafik yoğunluğu.
Ülkemizde Anadolu illerinde bile aşırı trafik yoğunluğu yaşanırken şehir dışlarında da trafik maliyeti oldukça yüksek seviyelere ulaşmıştır. Buradaki maliyetin ana kaynağı ise şehirlerarası yolların KÖİ projeleri ile yolculara finanse ettirilmesidir.
Türkiye kamu kaynaklarını iki temel noktaya yönlendirmelidir:
1 Temel kamusal alanların yatırımlarını gerçekleştirmek: Burada eski tabir ile yol-su-elektrik gibi yatırımlara ek olarak kamusal faydayı en üste çıkartacak sağlık ve güvenlik ile yargıyı da düşünebiliriz. Buradaki kamusal yatırım sadece parasal olarak ölçülmez, tersine nitelik olarak daha dikkatli olunması gerekir.
2 Bir diğer yatırım alanı ise özel sektörü yönlendirici, teşvik edici alanlardır. Gerektiğinde sermaye ortaklığı gibi girilebilecek teknolojik değişim programları uygulanabilir. Halihazırda kamu yatırım teşvikleri dünyada ilk sıralarda olunmasına rağmen bu değişimin bir türlü gerçekleşmemiş olması da sorunun nitelik tarafına işaret etmektedir.
Nüfus yapımız bize gösteriyor ki, hızla yaşlanıyoruz. Kısa süre içerisinde ülke olarak yatmayı değil çalışmayı ve üretmeyi teşvik edip gerçekleştirmemiz gerekiyor. Aksi halde fakir ve yaşlı bir ülke olacağız.
Durum çok ciddi…