Devlet 71 milyar dolar gelirden niye vazgeçti?
“Olur mu öyle şey, devlet yıllık ihracatının yarısı kadar bir gelirden vazgeçer mi” diye düşünebilirsiniz elbette.
Geçer geçer, geçti de nitekim, ama bu bir yılda elde edilebilecekken vazgeçilen bir gelir değil, onu vurgulayalım. Yaklaşık 71 milyar dolar olarak hesaplanan “devletin vazgeçtiği gelir”, ortalama 20-25 yılda elde edilebilecekken vazgeçilen bir tutara işaret ediyor.
Gelin en iyisi bu konuyu yakından izleyen bir isme, eski Hazine Müsteşar Yardımcısı Hakan Özyıldız’a kulak verelim. Özyıldız, bir süre önce blogunda “Kamu Özel işbirliği projelerinde devletin vazgeçtiği gelirler” başlığıyla bu konuyu işledi. Bakın Özyıldız neler yazdı:
“2018 bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülürken gündeme geldi. Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinden bütçeye gelecek yükler için ilk defa bir yılın (2018) bütçesine ödenek kondu. Karayolları ve şehir hastaneleri için konulan ödenek 6.2 milyar lira oldu.
Şeffaflık adına sevindirici bir gelişme. Daha önce tartışma konusu olan KÖİ projelerinin bütçeye yükü artık bir gerçek ve hepimiz biliyoruz. Kur ve enfl asyon varsayımlarındaki sapmalar nedeniyle hesaplama tam olarak yapılamamış olsa bile, hesap verilebilirlik açısından olumlu.
Aklıma Kalkınma Bakanlığının KÖİ envanteri geldi. Dönüp bir kez daha baktım.
Envanterde, sektörler itibariyle büyüklüklere yönelik iki ana tablo var. Birincisinde sözleşme değerlerinin sektörlere göre dağılımı var. İkincisinde ise yatırım tutarlarının dağılımı görülüyor.
Ben ikisini birleştirip bir tablo hazırladım. Görüldüğü gibi sözleşme değerlerine göre KÖİ projelerinin toplamı 130 milyar dolar kadar. En önce gelen sektör havaalanı projeleri. Ardından enerji, karayolu ve sağlık tesisleri geliyor.
Sözleşme değeri nedir?
Sözleşme değeri, en basit anlatımıyla devletin köprüden, havaalanından, tünelden, karayolundan, limandan 20-25 yılda elde edeceği gelirin, bugünkü para ile (bugünkü değere indirgenmiş miktar) hesaplanmasıdır. Yani Ulaştırma Bakanlığı (TCK veya DHMİ) kendisi projeyi yapsaydı 20-25 boyunca elde edeceği gelirlerin toplamının bugünkü karşılığı 500 milyar lira (130 milyar dolar) olacaktı.
Buna karşılık tabloda yer alan yatırım tutarı ise bu kadar gelirinden vazgeçilen KÖİ projelerinin yatırım değeri. Diğer bir anlatımla devlet, 20 yılda kasasına girecek olan 130 milyar dolarlık gelirden vazgeçip, özel sektöre “Gel 59 milyar dolarlık yatırımı borç bul sen yap” diyor.
Devlet aynı anda 59 milyar dolarlık yatırımı yapamayacağını düşünüyor. Bu kadar büyük borcun altına girip Hazine’yi borçlandırırsa, zaten çok şişmiş olan Türkiye’nin borç rakamlarının daha da şişeceğinden, piyasalara yanlış görüntü verileceğinden endişe ediyor.
Bir bakıma “Borçlar doğrudan Hazine’ye yazılacağına, koşullu yükümlülük olarak, bütçe dışına yazılsın daha iyi olur” diyor.
Oysa dış borç kimin defterinde olursa olsun, yabancılar onu Türkiye hesabına kaydediyorlar.
Öte yandan devletin yükü sadece gelir kaybı değil. Bir de bütçeden ödenmek zorunda olunan doğrudan yükümlülükler var. Bunların bir kısmı köprü ve tünellerden geçiş garantilerinden az araç geçişi karşılığında ödenecek olan paralar. Bu yıl bütçeye bu amaçla 3.6 milyar lira kondu.
Ayrıca sağlık sektöründe, tabloda görünmeyen bir tutar var; ödenecek olan kiralar. Konunun uzmanlarından Prof. Dr. Uğur Emek, “2016 yılı ortası itibariyle 20 sağlık tesisinin (şehir hastaneleri) yatırım bedeli 10.2 milyar euro ve Sağlık Bakanlığı’nın bu tesisler için ödeyeceği kira (doğrudan yükümlülük) yıllık toplamda (kira+isteğe bağlı hizmet bedeli) 2.3 milyar eurodur. Bu kiraların 25 yıl boyunca toplam tutarı 57 milyar eurodur. Ödemeler, finansmanın sağlandığı para cinsinin ülkesinde gerçekleşen enfl asyonla güncellenecektir” diyor. Önümüzdeki yılın bütçesine bu ödemeler için de 2.6 milyar lira ödenek kondu.
Özetleyecek olursak, devlet ayağını yorganına uzatmak istemediği için milyarlarca lira gelirden vazgeçip, bütün projeleri aynı anda başlatıyor. Bir de üstüne milyarlarca lira harcama yapıyor.
O zaman bu işten kim kazançlı çıkıyor; devlet mi?"